Hakiki dost Allah gibi mahrem olmalıdır.
Dostun çirkinliklerine, hoşa gitmeyen hallerine tahammül etmeli, hatasından incinmemelidir. Dosttan yüz çevirmemelidir, dosta itiraz etmemelidir. Nitekim rahmeti bol olan Allah kullarının ayıplarından, günahlarından, noksanlarından dolayı onlardan yüz çevirmez. Tam bir inayet ve şefkatle, onlara rızkını verir.
İşte garazsız, ivazsız dostluk budur...
....
Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma Sen Hakk için âlemin kölesi ol kulu ol
Nefsin hevâsı için mağrûr olup aldanma Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol
Garazsız hem ivazsız hizmet et her cânlıya Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol
Allâh için herkese hürmet et de sev sevil
Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol
İncitme sen kimseyi kimseye incinme hem
Güler yüzlü tatlı dil her ağızın balı ol
Nefsine yan çıkıp da Ka'be'yi yıksan dahi İncitme gönül yıkma ger uslu ger deli ol
Güneş gibi şefkatli yer gibi tevâzu'lu
Su gibi sehâvetli merhametle dolu ol
Gökçek gerek dervişin sanı yoksula baya Suçluların suçundan geçip hoş görülü ol
Varlığından boşal kim yokluğa erişesin
Sözünü söyle gerçek Hulûsî’nin dili ol
...Osman Hulûsi Efendi..
Hem şefkat halistir, mukabele istemiyor. Şefkat sâfi ve ivazsızdır. Hatta en adi mertebe de olan hayvanatın yavrularına karşı fedakârane , ivazsız şefkatleri de buna delildir...
Sana korku, ümid veya herhangi bir menfaatle bağlanan dünya dostlarına güvenme. Hak nâmına garazsız, ivazsız dostluğunu arz etmiş olanları ise, kusurları olsa da, bağrına bas, onlardan kopup ayrılma ve kendi kendine; “Benim kusurlarım onlarınkinden çoktur” diyerek hoşgör.