Ve şimdi başka her zamankinden de iyi biliyorum, en iyi yıllarımı boşu boşuna harcadığımı! Şimdi bunu biliyorum ve bunu biliyor olmaktan da acı duyuyorum...
O gençlik dönemimde kendime, başkalarının yadırgamasından ölesiye korktuğum için en ideal insan hali vermeye çalışır, verirdim de. Onun da sonrası kötü olurdu. Ben kendime eğilip eğilip bakmaktan, irkilmekten, korkmaktan, ortaya çıkacağın diye titremekten, diğerlerini hep beni fark edecek ve tutuklayacak, buna da yetkisi olan kim- seler olarak görmekten başka bir şeyi ayırt edemiyordum. Bu tutuklanma korkusu, yalan ve kendini gizlemek ve başka türlü göstermek suçu üzerimde öyle bir yük ve korkuydu ki, yakalanırsam fena muamele görmeyeyim diye insanlara bir yandan hep çok iyi davranmaya, benden çok sert şikayetçi olamamalarını sağlamaya çalışıyor, geceler boyu savunmalar hazırlıyordum.
Bütün mektupları unut Frida. Bazı gerçekler vardır, bıçağın ucu kadar sıcak. Gitmek istediğimiz yerler vardır, gömülmek istediğimiz şarkılar. Oysa dürüst bir hayat için yaşlanıyor herkes. Ve anılar, adresi silinmiş evlerde saklanıyor. Belki unutmayı beceremiyoruz Frida, aklımızda hep eski sözlerin yükü. Neye dokunsak, orası çamurlu gece. Nereye baksak, oradan bir rüzgâr geliyor yüzümüze. Çürümek de böyle bir şey Frida. Eşyalar yalnızlaşır, kapanır kapılar ve tavan batar tenimize. Cıvıl cıvıl günlerin rüyası giriyor uykumuza. Saçlarınla konuşuyoruz, biraz gül kokuyor. Ama daha çok kül, durmadan...
Senin bu ellerin diyorum, apansız bir yaz iklimi ve odadan odaya iyi geceler müziği. Hayatın hüznü bir vedaysa eğer, senin ellerin derman yerine Frida.