Cinsel eylem üzerine...
Cinsel eylem insanlara ne kötülük etti ki kimse utanmadan söz edemiyor ondan, ciddi ve edepli konuşmalarda yer verilmiyor ona? Hiç sıkılmadan öldürmek, çalmak, aldatmak diyebiliyoruz da ona geldi mi kısıveriyoruz sesimizi. Neden acaba? Yoksa onun sözünü ağzımızda ne kadar az harcarsak, düşüncesini kafamızda o kadar buyütmeye hak mı kazanıyoruz? Çünkü bilirsiniz, en az kullanılan, en az yazılan, en saklı tutulan sözler en iyi bellenen, en çok insanca bilinen sözlerdir. Her yaşta, her baştaki insan onu ekmeği bildiği gibi bilir. Dile, sese, harfe gereği olmadan herkesin içine yazılır. Sükûtun dokunulmazlığı içine kapamışız cinsel eylemi: Çıkarmak bir suçtur oradan onu, suçlamak ve yargılamak için bile olsa. Ancak dolambaçlı sözler ve resimlerle kırbaçlamaya kalkabiliriz onu. Böylesine tiksindirici olmak bir suçlu için ne büyük onur: Adalet dokunmayı, bakmayı suç sayıyor bu suçluya! Cezasının ağırlığı özgürlük, dokunulmazlık kazandırıyor suçluya. Kitaplar için de öyle olmuyor mu? Ne kadar yasaklanırlarsa o kadar daha çok satılıyor, o kadar daha çok okunuyorlar.
Sayfa 299Kitabı okudu
Uymuyorlar Bonkowski Paşa'cığım..
"Acaba Minger gazetelerinde de salgın haberi çıksa daha iyi olmaz mı? Ahali telaşlanmalı, dükkan sahipleri ölüm korkusuna kapılmalı ki, karantina yasakları başlayınca istekle uysunlar."
Reklam
Kavuştuğumu sandığım her şey bana kavuşuyor; bu dünyada gerçek olmayan, dikkatsiz, şahsen önemsiz ifadelerin kişinin kendi ve aslî ifadelerinden çok daha fazla yankı bulacağına dair insanın içini kemiren bir zan. “Bu güzellik mi,” diye düşünür insan, “iyi ama bu, benim güzelliğim mi ki? Tanıştığım hakikat acaba benim hakikatim mi? Hedefler, sesler, gerçeklik, insanı cezbedip yoluna katan, peşinden gittiğimiz ve kapıldığımız bütün bu baştan çıkartıcı şeyler: Bu, gerçek gerçeklik mi; yoksa ondan kendini gösteren, elle tutulamaz hâlde bize sunulan gerçeklik üstünde sükût eden bir nefes mi sadece?! İnsana kendini bu denli güvensiz hissettiren şey, hayatın hazır taksimleri ve biçimleridir, güvensizliğe benzer şeylerdir, önceden oluşturulmuş nesilden nesile geçmiş olandır, yalnızca dilin değil, duyuların ve hislerin de hazır lisanıdır.”
Sayfa 179 - Aylak Adam Yayınları, 6.Basım, 2021
Kendimize acıyacağımıza kendimizi tanıyalım albayım,' dedim. Kendini tanı derler ya; bu sözün gerçek önemini kavrayalım.' Doğru,' dedi albayım. Fakat albayım, ben kendim olalı yıllar geçmiş; kendimi tanımadan geçen yılları unutmuşum. Onları nasıl öğrenmeli acaba? Birden ümitsizliğe düştüm. 'Üzülme oğlum Hikmet,' dedi albayım. İşte iyi bir yetiştirici de böyle olmalıydı, değil mi? İnsanın kendini bırakmasına engel olmalıydı. Bu yüzden de kaybediyorduk. Zaten hangi yüzden kaybetmiyorduk ki? Bunların hepsini saymak bile güçleşmişti. Fakat, artık ümitsizliğe kapılmaktan korkmuyordum. Albayım her şeyin çaresini buluyordu. Bunun da çaresini buldu, “Kendimizi başkalarına sorarız oğlum Hikmet,' dedi. Albayım bu kadar söyledi; ben onun sözlerini hemen çoğalttim. Zaten her sözü çoğaltıyordum; kötü alışkanlıklarımdan henüz vazgeçmemiştim. Kapı kapı dolaşırız albayım,' dedim. "Bizi bize anlatın, bizi durmadan kötüleyin, diye yalvarırız. Bize acımayın. Bize kendimizi tanıtın. Durun, acele etmeyin: Önce kendinizi tanıyın. Önce kendinizi, sonra bizi kötüleyin. Bize vurun. Kendimize gelmemiz, kendimizi tanımamız için bizi iyice hırpalayın. Artık kaybedecek durumda değiliz. Bu ülkenin artık kaybetmeğe tahammülü yok. Kendimizi tanıyalım da sonunda yok olalım, zarar yok.'
Sayfa 414 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Bizde ne geçim sıkıntısı vardır, ne de başka bir sıkıntı. Allah başka sıkıntı da vermesin. Orta sınıfa gelince, orta sınıf da çok iyidir maşallah, hepsi iyidir, size de mahsus selamları var. Benimle haber göndererek, sakın bizim için uydurulan yalanlara inanmasınlar, dediler. -Sizin memlekette işsizlik var deniliyor. İşçilerin yaşama koşulları çok bozukmuş, çok az gündelik alıyorlarmış. -Bana bakın! diye bağırdım. Siz bozgunculara mı inanacaksınız, yoksa bana mı? -Elbette size. -Öyleyse dinleyin. Bizim işçilerimiz var ya...İşte bu bizim işçilerimiz...çok iyi yaşıyorlar, anladınız mı? Yahu kendilerinin bir şikâyetleri yok, başkalarına ne oluyor be! Bizim işçimizin aldığı gündeliği acaba kim alıyor? Almaz, hiçkimse almaz...Alıp da ne yapsın, bir işine yaramaz ki... Efendime söyleyeyim, bizim işçimiz, yiyip içip yan gelip yaşadıktan sonra gündeliklerinden artanını biriktirse, yılda bir fabrika kurar. Ama kurmaz. Bizim işçimizin gözü toktur. -Vay vay vay, ne memleketmiş yahu...
Sayfa 101
Acaba gerçekten böyle mi?Iyi ki okurum diyebilmek için bir sebep daha:)
"Bir tarafsızlık içinde okumayalı kaç yıl oldu? Yazmam gerekenle arasında ilişki kurmadan, başkalarının yazdığı bir kitaba şöyle bir teslim olmayalı kaç yıl oldu? Dönüyorum, beni bekleyen yazı masamı, kâğıt takılı daktilomu, başlamam gereken bölümü görüyorum. Yazının kölesi olalı beri benim için okuma keyfi kalmadı. Yaptığım işin amacı, dürbünümün lenslerinin çerçevesi içinde kalan şezlongdaki kadının ruh hali ve bu bana yasaklanmış olan bir hal..."
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.