Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Sanatın yaratıcı gücü, doğadan, sanatçının eli değmeden, kendiliğinden çıkar ortaya. Her sanatçı, doğanın özünde bulunan sanat nitelikleri karşısında, Aristoteles'in deyimiyle bir "öykünücü"dür. O, ya Apollo'ca bir düş sanatçısı, ya Dionysos'ca bir coşkunluk sanatçısı ya da hem coşkunluk hem de düş sanatçısıdır. _Apollo,
İyi ve kötünün ötesi
“Bir yer var İyiliğin ve kötülüğün ötesinde Seninle orada buluşacağız” Mevlana
Reklam
Modern dönemde tarihi yapan değil, yazan kurar. Bu anlamda bizâtihi tarihin kendisi modern insan için müze kurrmaktan ve maketler oluşturmaktan çok da farklı değildir. Antık Yunan ve Roma'nın ne olduğu, Doğu'nun, Batı'nın, fetsefenin, sanatın, düşüncenin, ileri ve gerinin, iyi ve kötünün ne anlama geldiği, bugünden tanımlanır ve belirlenir. Bir film senaryosu yazılır gibi tarih yazılır. Kimlerin insan, kimlerin vahşi olduğu belirlenir. Roller dağıtılır. İyi adam, kötü adam hepsi bellidir. Mısır, İran, Çin, Hint, Kızılderili, Afrikalı, İslam, Hıristiyan ve Yahudi tarihi gerçeklikleriyle tarihin dışına atılırken, modem insana göre yeni bir hafıza inşâ edilir. Yeni tanımlar eski gerçekliklere giydirilir.
Yapılan her işi ,her davranışı öbür alem ,ahiret alemi terazisinde tartma.Toplumdan ve devletten ,hukuktan ve âdetlerden önce, Allah'tan,öte dünya hesabından çekinme...Sürekli olarak böylesine bir fizik ötesi dünyada yaşamak.Faniliği ,ebedilik çizgileri içinde yorumlamak ve değerlendirmek. Sürekli olarak kozmik bir idrak içinde bulunmak.Ve bu kozmik çerçeveyi sadece bir fizik çerçeve şeklinde değil ,fizik ve metafizik bir çerçeve olarak doğrulamak kalpde.İyi ve kötü fikri , alınyazısının kaynağı,sürekli olarak her an yanılmaz bir yargıdan geçme,her şeyin mutlak'a ve ebediliğe göre ayarlandığı bir alemin kapısı önünde bulunduğunu bilme.Böyle bir uyanıklık içinde olmak. Hesap verme korkusu ve şuuru,ahiret hayatına aday bir hayatı donatım yükümlülüğü bilinci, alınyazısının iradeyi kırmadan hükmünü yürütüşünü ilahi kaynaktan alışının idraki ,iyi ve kötünün bütün nisbiliklerin ötesinde bir temele ve köke bağlı oluşunu unutmayış,insan şahsiyetine ,müslüman şahsiyetine,benim şahsiyetime ölümsüz damgasını vuracaktır.
Bu ikisinin IQ 160 falan
Spinoza, Kötülük kategorisi altında topladığımız her şeyin, zehirlenme, hazımsızlık, hastalık gibi, ilişkileri bozan, birleşimleri çözen olgular olduğunu belirtir ve İyi ya da Kötü yerine yararlı ve zararlıyı geçirmeyi önerir, tıpkı Nietzsche'nin şu sözleriyle anlatmak istediği gibi: "İyi ve Kötünün ötesi, en azından, yararlı ve zararlının ötesi demek değildir."
Sayfa 77 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Nietzsche bu bölümcede, insan denen hayvanın, varoluşuna bir anlam bulmaya yönelik temel bir ihtiyaç içinde bulunduğundan, kendine özgü bir hayvan olduğunu öne sürer. Yalnızca var olarak mutlu olamaz, yaşama bir erek ve değer yüklemek zorundadır. Bu gerçek, insanın tarihinin, başka insanları aydınlanmaya taşımaya çalışan (Buddha, İsa, Muhammet, Sokrates vb.) birçok önemli etik öğreticinin ortaya çıkışıyla karakterize edildiği anlamına gel­mektedir. Ama etik öğreticilerin unuttuğu şey, der Nietzsche, va­roluşun ereğine ilişkin öğretilerinin, zamanın doğası yüzünden, ka­çınılmaz olarak demode olacağı ve komik görüneceğidir. Kendisini de bu öğreticiler soykütüğünün içinde gördüğü açıktır. Kendi tarihsel uğrağının koşullarını, “iyinin ve kötünün ötesi” olarak ad­landırdığı geleceğin felsefesinin öğreticisi olarak tanımlamaya çalışır. Nietzsche, bizi verdiği derse inandırmaya çalışacak, ya­şamlarımızı dönüştürebileceğine ikna edecektir ve tarih üzerinde çok derin bir etkiye sahip olacağını ümit eder (bunun iyi mi yoksa sağlıksız mı olacağını söyleyemez, ayrıca böyle bir yargı, pek basit ve pek insancadır). Ama aynı zamanda, öğretisinin günün birinde yetersiz ya da yersiz bulunacağını ve insanların artık kendisini okumayı gereksiz bulacağı bir günün geleceğini de kabul eder. Ama öncelikle öğretisinin “zamanı” gelmelidir.
Reklam
Batı'nın kültürel seçkinleri giderek daha çok terapatik gözlükle gözlemleme itiyadı edinmiştir. Kötü davranışları kötü diye nitelemekte zorlanmış, bunun yerine, rahatsız, uyumsuz veya sadece talihsiz terimlerin kullanmayı tercih etmiştir. Öyle ki, “iyi ve kötünün ötesi'ne gitme hususunda Nietzsche'nin hayal edebileceğinden çok daha ileri bir düzeye ulaşmış bulunmaktadır.
Spinoza “özgür insan”ı davranışları dolayısıyla öven, yeren, ona önerilerde bulunan, ondan bir şeyler rica eden moralistin çabasının yerine etik yaklaşımı geçirmek ister. Bu, Althusser’in G. Bachelard’dan alıp Marx için kullandığı deyimle söylersek, gerçek bir “epistemolojik kopuş”tur. Deleuze, Spinoza’nın pratik felsefesini ele aldığı kitabında,
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.