Seni iyileştirmeye çabalarken ben de iyileşiyorum. Senin melal ve acını, benliğimi adeta yok ederek üzerime alıyorum, senin ruhunla kuşanıyor, seni anlamak ve sana vermek istiyorum.
Birçok insanın kafasını karıştırıyorum.
Çünkü hüzünlü bir ruhum ve mutlu bir kişiliğim var.
Korkunç derecede güvensiz hissetmekten inanılmaz derecede kendime güvenmeye geçebilirim.
Çok seviyorum ama zaman zaman kalpsiz hissediyorum.
Dışa dönük biriyim ama yalnız olmayı tercih ediyorum.
Aynı anda hem iyileşiyorum hem de acı çekiyorum.
Beni tanımak için hiç uğraştın mı mesela? Anlamak için, çığlıklarımı duymak için açtın mı kulaklarını? Ne giydiğime bakmanın dışında baktın mı hiç bana? Peki ya ruhama?
Beni ben olduğum için kabullendin mi ya da denedin mi?
Yapmadın değil mi? Yargılamak, kendi istediğin hale getirmek en kolayıydı çünkü... Peki ben ne yaptım o arada? Bilmek ister misin?
Ben, senin çizdiğin alan da kendimi Dünya’nın en şanslı, en sevilen insanı olduğumu kendime hatırlattım sürekli. Gözlerine baktım, içimi gör diye. Kulaklarımı açtım, bir kelimeni yanlış anlamayayım, sözünden çıkmayayım diye.
Şimdi ne mi oldu?
Bugün arkadaşlarla oturduk ve kaybettiğimiz yıllara kadeh kaldırdık. Her aldığım yudum da bir kötü anımı bıraktım masaya. Hafifledim. Hemen düzelmeyecek herşey biliyorum ama iyileşiyorum...