"İyilik ve Kötümserlik..."
- " (...) Mühim olan husus, içerdiği iyinin pahasına insan hayatındaki kötülüklere, miyop ve tek taraflı bir vurguya izin vermememiz gerektiğidir. Aile hayatı, büyük ızdırab kaynağı ve korkunç suçların vesilesi olabilir. Fakat o aynı zamanda, insanların sağlıklı bir olgunluk geliştirmeleri için esas olan gıdayı da temin eder ve insanoğlunun hazzını yaşadığı mutluluğun büyük bir kısmının da kaynağıdır. Cemiyetler, baskı ve ayrımcılığın mahalli olabilir; fakat onlar, yalnızca bu çerçeveden görülmemelidir. İçerisinde bir çok ihtiyaçların giderildiği ve insanî büyüme ve tekamülün, çoğu üyeler için gerçek bir imkân haline geldiği görece sağlam ve sağlıklı insan cemiyetleri de bulunmaktadır. Kavimler savaş yapabilir ve hem komşu halkları hem de kendi halklarını yıkıma uğratabilirler; dünyada barış ve adalet için, kusurlu da olsa bir güç haline gelebilirler. Kötülük problemi üzerine düşünürken eğer kendimizi hayatımızın diğer yönlerinde bize çok az faydası olacak dinmemiş bir kötümserliğe terk edersek, bu hiçbir iyi amaca hizmet etmez..." (William Hasker, İnsanın Özgürlüğü ve Kötülük Problemi, Tercüme: Fehrullah Terkan, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 53:1 (2012), ss.183-198)
Gülünç kişi otomatik biçimde kafasındaki fikrin peşinden gittiğinde, sanki rüyadaymış gibi düşünür, konuşur ve davranır. Oysa rüya bir gevşemedir. Eşyayla ve insanlarla ilişkiyi sürdürmek, sadece olan biteni görmek ve sadece tutarlı şeyler düşünmek kesintisiz bir zihinsel çaba gerektirir. Sağduyu tam da bu çabanın adıdır. Emek sarf ederek
Sayfa 126 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tanıtım Bülteninden
Andreyev’in 1907 yılında yazdığı bu novellanın “kahramanı” adı ihanetle özdeşleşen Yahuda İskariot’tur. Yazar Kitabı Mukaddes’teki fikirlerden ziyade kişi ve durumları eserine taşımıştır. Metinde bir hilkat garibesi gibi tasvir edilen Yahuda’nın kaotik görüntüsü, karmaşık düşünce süreçlerini ve ruhunu yansıtır. Andreyev kötülük ile iyilik arasında gidip gelen hainin psikolojisine ve ihanetin gerçek nedenlerine odaklanır. Bu odaklanışta yazarın insanlık durumu üzerine düşüncelerinin izleri sürülebilir. Eserin yazıldığı dönemde akıl ve inanç arasındaki çatışma epey tanıdık bir temadır. Yahuda rasyonel gerçekliğin peşindedir. Yaşadığı kötü deneyimler yüzünden insanlığa dair düşünceleri son derece kuşkucu ve kötümserdir. Havarilerinin İsa’ya olan sevgisinden de baştan beri hep kuşku duyar ve bu sevgiyi sınamaya kalkışır. Ancak Andreyev’in çıkarcı, sinsi, yalancı ve hırsız Yahuda’sı İsa’yı çılgınca sever. Tek derdi onun dikkatini çekmek ve sevgisini kazanmaktır. Ona göre ihaneti hem insanın kötülüğünü hem de İsa’yı yalnızca kendisinin sevdiğini teyit eder.
Eski, her zaman yanı başımızda duruyor. Bir yığın yarı ölü şekiller hayata müdahaleye hazır bekliyor. Diğer taraftan yeni ile garp ile münasebetimiz sadece akan bir nehre sonradan eklenmekle kalıyor. Halbuki su değiliz; insan cemaatiyiz; ve bir nehre katılmıyoruz; bir medeniyeti kültürü ile benimsiyoruz; onun için de bir hususi hüviyet olmamız lazım. Halbuki bugün ondan dışa ait icapları kabulden ileriye gidemiyor, insanı ihmal ediyoruz. Yeniye başından itibaren bizim olmadığı için şüphe ile eskiye eski olduğu için işe yaramaz gözüyle bakıyoruz… Sanatımızda, eğlencemizde, ahlakımızda, muaşeretimizde, istikbal tasavvurlarımızda daima bu ikilik karşımıza çıkıyor. Satıhta yaşarken mesut oluyoruz. Derine iner inmez kayıtsızlık ve kötümserlik başlıyor.
Sayfa 262 - dergahKitabı okudu
Zamanımızın büyük hastalığına, fazilete ve feragata inanılmasına mani olan kötümserliğe, yakalanmamaya çalışınız. İyiliğe inanınız. İyilik kötülük kadar gerçek bir şeydir; kurucu olan yalnız odur; kötülük kısırdır.
Eski, her zaman yanı başımızda duruyor. Bir yığın yarı ölü şekiller hayata müdahaleye hazır bekliyor. Diğer taraftan yeni ile, garp ile münasebetimiz sadece akan bir nehre sonradan eklenmekle kalıyor. Halbuki su değiliz; insan cemaatiyiz; ve bir nehre katılmıyoruz; bir medeniyeti kültürüyle benimsiyoruz; onun için de bir hususi hüviyet olmamız lazım. Halbuki bugün ondan dışa ait icapları kabulden ileriye gidemiyor, insanı ihmal ediyoruz. Yeniye başından itibaren bizim olmadığı için şüphe ile, eskiye eski olduğu için işe yaramaz gözüyle bakıyoruz. Hayat kendi ihtiyaçlarımızın seviyesine dahi gelmemiş; o bolluk, yaratıcılık içinde değil ki bize kendiliğinden şekiller ve kıymetler teklif etsin! Sanatımızda, eğlencemizde, ahlakımızda, muaşeretimizde, istikbal tasavvurlarımızda daima bu ikilik karşımıza çıkıyor. Satıhta yaşarken mesut oluyoruz.Derine iner inmez kayıtsızlık ve kötümserlik başlıyor. Hiçbir kabile tanrısız olmaz; biz tanrılarımızı yaratmak yahut yeniden bulmak mecburiyetindeyiz. Her milletten fazla şuurlu ve iradeli olmamız lazım
Sayfa 262Kitabı okudu
Reklam
80 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.