Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İyte Domuzu

İyte Domuzu
@iytedomuzu
Ben iyte de yaşayan bir domuzum.
Fizikçi
Lisans
İzmir
İyte dağları
8 okur puanı
Haziran 2021 tarihinde katıldı
Varlık ve Hiçlikle Yeniden Karşılaşıyoruz
B) Şimdiki Zaman Kendinde olan geçmişten farklı olarak, şimdiki zaman kendi-içindir. Şimdiki zamanın varlığı nedir? Şimdiki zamana özgü bir karşıtlık vardır: şimdiki zamanı bir yandan genellikle varlık olarak tanımlarız; henüz olmayan geleceğe ve artık olmayan geçmişe karşıt olan şey şimdiki zamandır. Ama öte yandan şimdiki zamanı olmadığı şeylerin tümünden, yani geçmişten ve dolaysız gelecekten kurtarma iddiası taşıyacak kesin bir analiz de, aslında, çok küçücük bir andan, yani Husserl'in Zamanın İçsel Bilinci Üzerine Dersler'inde işaret ettiği gibi, sonsuza kadar götürülmüş bir bölünmenin ideal teriminden başka bir şeye, bir hiçlikten başka bir şeye ulaşamayacaktır. Böylece insan-gerçekliğini araştırmaya yeni bir açıdan yaklaştığımız her seferde olduğu gibi, o ayrıştırılamaz çiftle, Varlık ve Hiçlikle yeniden karşılaşıyoruz.
Reklam
Kendindenin Hiçleşip Kendi-İçin Haline Gelmesi
Ne isem düpedüz o olmak yerine, ne isem o olma Hakkı olarak olduğum zaman imkan vardır. Ama bu hakkın kendisi bile beni olma hakkım olandan ayırır. Mülkiyet hakkı ancak birisi çıkıp da iyeliğimi yadsıdığı zaman, o mülk bir bakıma esasen bana ait olmadığı zaman ortaya çıkar. Sahip olduğum şeyin bana verdiği dingin tatmin, sıradan ve basit bir olgudur, bir hak değildir. Aynı biçimde, mümkün olanın olabilmesi için insan-gerçekliği kendi kendisi olduğu ölçüde kendi kendisinden başka bir şey olmalıdır. Bu mümkün olan, kendi-içinin, kendi-için olduğu ölçüde doğası gereği elinden sıyrılan öğesidir. Mümkün olan, kendindenin hiçleşip kendi-için haline gelmesinin yeni bir veçhesidir.
Kendi-için vardır
Yine de, kendi-için vardır. Ne ise o olmayan ve ne değilse o olan varlık vasfıyla da olsa, kendi-için vardır diyeceğiz. Kendi-için vardır, çünkü içtenliği başansızlığa sürükleyecek engeller ne olursa olsun, en azından içtenliğin projesi tasarlanabilirdir. Kendi-için, "11. Philippe vardı" dediğimizde ve "dostum Pierre vardır, varolmaktadır" dediğimizde kastettiğimiz anlamda, bir olay vasfıyla vardır; Pierre kendisinin seçmemiş olduğu bir koşulda beliren biri olarak, "1842 yılının Fransız burjuvası" olarak vardır, Schmitt ise " 1870 yılının Berlinli işçisi idi", o dünyaya atılmış olarak, bir "durum" içine bırakılmış olarak vardır; saf bir olumsallık hali olarak, dünyanın tüm diğer şeyleri için, şu duvar, şu ağaç, şu fincan için geçerli olan kökensel soru onun için de geçerlidir: "Bu varlık neden başka türlü değil de böyle?" O, temelini kendisinin oluşturmadığı bir şeyi, dünyadaki mevcudiyetini, kendinde banndıran olarak vardır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Benim bilincim, ne ise o değildir.
Başkasının bilinci, ne değilse odur. Ve zaten benim kendi bilincim de kendi varlığı içinde bana başkasının bilinci olarak görünmez. Kendi bilincimin varlığı varlık bilinci olduğundan, bilincim kendini yaptığı için vardır. Ama bu demektir ki yapmak varlığı taşır; bilinç, kendi kendisinin varlığı olmak zorundadır, asla varlık tarafından taşınmaz, varlığı öznelliğin bağrında taşıyan benim bilincimdir, bu da bir kez daha demektir ki, varlık bilincimde bulunur ama bilincim varlık değildir: benim bilincim, ne ise o değildir.
Kendi Kendisinin Hiçliği Olmak
Dolayısıyla şimdi sorgulamamızın nesnesini kendini aldatma oluşturacaktır. İnsanın soru sorabilmesi için kendi kendisinin hiçliği olabilmesi gerekir, yani kendi kendisinde ve kendi aracılığıyla insanın varlığına hiçlik nüfuz ediyorsa, insan varlığı ancak o zaman varlık içindeki varlık-olmayanın kökeninde olabilir: geçmişin ve geleceğin aşkınlıklan insan-gerçekliğinin zamansal varlığı içinde böyle ortaya çıkarlar. Ama kendini aldatma anlık bir davranıştır. Şu halde, bir anlık düşünüm-öncesi cogito'da bilinç ne olmalıdır ki insan kendini aldatabilsin?
Reklam
Kendini Aldatma
Nitekim, ancak görmek istemediğim veçheden tastamam haberliysem varlığımın belli bir veçhesini "görmemek" isteyebilirim. Bu da demektir ki o veçheye sırt çevirebilmek için onu varlığımın içinde belirtmem gerekir; hatta onu düşünmemeye dikkat etmek için durmadan onu düşünmem gerekir. Bundan anlaşılması gereken şudur: kaçmak istediğim şeyi zorunlu olarak, durmadan beraberimde taşımam gerekir, ama aynı zamanda da kendisinden kaçabilmek için kaçışımın nesnesini hedef almam gerekir; yani içdaralması, içdaralmasına ilişkin yönelimsel bir hedefleme ve içdaralmasından güven verici söylencelere doğru kaçış aynı bilincin birliği içinde verilmiş olmalıdır. Kısacası, bilmezden gelmek için kaçarım ama kaçtığımı bilmezden gelemem ve içdaralmasından kaçmak içdaralmasının bilincine varmanın bir kipinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla içdaralması tam anlamıyla ne maskelenebilir ne de ondan kaçılabilir. Yine de içdaralmasından kaçmak ya da içdaralması olmak tastamam aynı şey olmayacaktır: eğer içdaralmamdan kaçmak üzere içdaralmam isem, bu demektir ki olduğum şey karşısında kendimi odaktan çıkartabilirim, "o-olmamak" formu altında içdaralması olabilirim, bizatihi içdaralmasının bağrında bir hiçleme gücünü elimde tutabilirim. Bu hiçleme gücü içdaralmasını içdaralmasından kaçtığım ölçüde hiçler ve içdaralmasından kaçmak üzere içdaralması olan olarak kendi kendini de hiçleştirir. işte bu, kendini aldatma [mauvaise foi] adı verilen şeydir.
Korku ve İçdaralması
"Esaslı bir darbe"ye maruz kalan, servetinin büyük bir kısmını bir ekonomik çöküş sırasında kaybeden kişi, kendisini tehdit eden yoksulluktan korkuyor olabilir. Hemen sonraki anda, ellerini sinirli bir şekilde ovuşturarak (kendini dayatan ama henüz tümüyle belirlenmemiş halde duran etkiye karşı sembolik tepki), "Ne yapacağım ben? Ne yapacağım ben şimdi?" diye söylendiği zaman içdaralması duyacaktır. Bu bağlamda, korku ve içdaralması birbirlerini dışlarlar, çünkü korkmak, aşkın olanın üzerine düşünülmeden kavranması, içdaralması ise kendinin düşünümsel kavranışıdır; biri ötekinin yok olmasından doğar ve biraz önce değinmiş olduğum durumdaki olağan süreç, birinden ötekine sürekli bir geçiştir. Ama içdaralmasının salt bir biçimde, yani öncesinde ve sonrasında asla korku belirmeksizin ortaya çıktığı durumlar da vardır. Örneğin, eğer beni yeni bir yüksek onura çıkartmış, önemli ve itibarlı bir göreve atamış olsalar, belki de bu görevi yerine getiremeyebileceğim düşüncesiyle, olası başarısızlığımın sonuçlan konusunda en ufak bir korku duymaksızın içim daralabilir.
Sorgulamak
Şunu anlamak gerekir ki diyalog içindeki soru, tersine, "sorgulama"nın özel bir tütüdür ve de sorgulanan varlık ille de bir düşünen varlık değildir: eğer otomobilim arıza yaparsa, karbüratörü, bujileri, vb. sorgularım; saatim durursa, bu aksaklığın nedenleri konusunda saatçiyi sorgulayabilirim, ama saatçi de bu sefer saatin farklı mekanizmalarına sorular yöneltecektir. Benim karbüratörden beklediğim, saatçinin saatin çarklarından beklediği bir yargı değil, bir varlık açılmasıdır ve ancak bu açılmaya dayanarak sonradan bir yargıya varılabilir. Ve bir varlık açılması bekliyorsam, bu, aynı zamanda bir varlık-olmayan açılmasının olasılığına karşı da hazır oluşumdandır. Eğer karbüratörü sorguluyorsam, bu, karbüratörde "hiçbir şey olmamasını" da mümkün gördüğüm içindir. Böylece sorum, doğası gereği, varlık-olmayanın belli bir yargı-öncesi kavranışını kapsar; sorduğum soru kendi kendisinde, kökensel aşkınlığın fonunda, bir varlık-olmayan ile varlık ilişkisidir, yani bir varlık ile varlık ilişkisidir.
İyte Domuzu tekrar paylaştı.
Ahlak dinden gelmez!
Tanrının yokluğunda, "hırsızlık, tecavüz ve cinayet suçlarını işleyeceğinizi" onaylıyorsanız, ahlaksız bir insan olduğunuzu ifşa etmiş olursunuz."
120 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.