İbrahim Yiğit YILMAZ

İbrahim Yiğit YILMAZ
@iyylmz
10 reader point
Joined on November 2022
Avrupa'da Türk imajı
XVI. yüzyılda Avrupa'daki Türk imajı Papalığın biçimlendirdiği bir halde Batı toplumlarına servis edildi. Kilisenin manipulatif çalışmalarından en etkin olanları Türk tehdidine karşı çalınan çanlar (Türk çanları), Türklere karşı okunan vaazlar (Türk vaazları) ve Türklere karşı edilen dualardı (Türk duaları). İlk kez 29 Haziran 1456 tarihinde Papa III. Calixt tarafından çalınan Türk çanlarının amacı Mora'nın Türklerin eline geçmesini ve Avusturya'nın Türkler tarafından tehdit edilmesini hatırlatmaya yönelikti. Bunun için Papa tüm kiliselerde öğle saatlerinde Türk çanlarının birkaç kez çalınmasını talep etmişti. Gerek Protestan gerekse Katolik kilisesi düzenli olarak her gün Türk çanlarını çalarak Türk tehdidinin unutulmamasını sağlıyordu. Örneğin Prag'daki başpiskopos, Türklerin Hristiyanlar karşısında acı veren zaferlerini anımsatmak için her Cuma saat dokuzda kentin kilise çanlarının çalınmasını emretmişti.
Sayfa 108
Reklam
Türk-Yunan Mübadelesi
Mübadele her iki ülkenin de işine geldiğinden, kolaylıkla uzlaşmaya varıldı. Diğer tüm alanlarda sıkışan Lozan Konferansı sırasında, 30 Ocak 1923 tarihinde yapılan "Türk ve Yunan Nüfuslarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme'ye göre, Yunanistan'daki Müslüman nüfus ile Türkiye'deki Ortodoks nüfus zorunlu mübadeleye tabi tutulacaktı. Sadece Batı Trakya'daki Türkler ile İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada'daki Rumlar hariç tutulmuşlardı. Her ne kadar milliyetçilik temelli olsa da, antlaşma etnik değil dinî temellere dayanıyordu. Müslümanlarla Ortodoksların mübadelesi söz konusu olduğu için, Ortodoks Gagavuzlar ve Karaman Türkleri Yunanistan'a yollanmıştı, ki bunlar Türkçeden başka bir dil bilmiyorlardı. Gene Yunanistan'dan gelenler arasında Bulgarca, Rumence, Arnavutça ve Yunanca konuşan ama Türkçe bilmeyen Müslüman halklar da vardı. Türk ile Yunan arasındaki farkın etnik değil, dinî temelli algılandığına bir kanıt sayılabilecek bu durum, Osmanlı millet sisteminin gizli bir uzantısı olarak da görülebilir.
Sayfa 256
İtilafların Esirlere Muamelesi
Esirlerimizin sağlık durumu kötüydü. Ingilizlerin Mısır'da hapsettiği 100 bin Osmanlı esiri savaşın bitiminden epey sonra vatana geri gönderildiğinde 15 bin esir kör olarak gelmişti. Mısır'daki kamplara yerleştirilmeden önce bitlerden temizlemek için Osmanlı esirler çıplak olarak büyük fıçılara sokulmuş, zehirli ve tahriş edici olan kresol sıvısı başlarından aşağı dökülmüş ve başları ıslanana kadar suya girmeleri istenmişti. Yumuşak dokuya zarar veren bu antiseptik sıvının esirlerin gözlerini kör ettiği ileri sürülmüştür. Her ne kadar bazı araştırmacılar körlüğün trahom ya da kötü ve yetersiz beslenme sonucu geliştiğini ileri sürse de, Ingilizlerin Osmanlı esirlerinin sağlığını göz ardı ettiği bir gerçektir. Avrupalı esirler iyi beslenirken, binlerce Osmanlı esiri vitamin eksikliği sonucunda pellagra hastalığından ölmüştü. Hayatta kalanlar da yaşayan iskeletler gibiydi ve birçoğu da gece körü olmuştu. Aynı kamplarda kalan Avrupalı esirler ise Türk esirler gibi hastalanmamıştı. Esir kampındaki Osmanlı doktorları bu duruma itiraz etseler de sonuç alınamadı. İngilizler kasıtlı olarak Osmanlı esirlerine kötü muamele etmişti.
Sayfa 707Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Şerif Hüseyin İsyanı
27 Haziran 1916'da Mekke Şerifi Hüseyin Osmanlı'ya isyan ettiğini ilan eder. Eski Şûrâ-yı Devlet üyesi Hüseyin Paşa, İttihat Terakki hükümetleri zamanında Mekke Şerifi olmuştur. Şerif olduktan sonra Hicaz valileri ve aşiretlerle uğraşmaya ve yetkilerini artırmaya çalışır; niyetli iyi değildir. Daha 1912'de oğlu ve Hicaz milletvekili
Sarıkamış
Sarıkamış çevresine baharın gelmesiyle, gömülememiş olan şehitlerimizin naaşları kar altından çıkmaya başlar. Salgın hastalık ihtimaline karşı Kars valisi Ziboviç, Sarımakış kaymakamına emir vererek, çevre köylerden toplanacak işçilerle, baharın gelmesiyle ortaya çıkan Türk şehit naaşlarının toplatılıp gömülmesini emreder. Sarıkamış Subhan Azat köyünden Molla Mustafa anlatır: "Sarıkamış'ın Türk köylerinden toplanan üç yüz amele ile ben de göreve gittim. Ormanların içinde donup kalan cenazeler için büyük büyük hendekler kazılarak, bazısına sekiz yüz, bazısına beş yüz, bazısına da bin tane Türk şehidini merasimle (namazlarını kılarak) gömdük. Her hendeğin başına, orada kaç şehidin medfun olduğunu gösteren pusulalar yazarak taktık. Bir hafta kadar bu cenazelerin toplanması için çalıştık. Şehitlerin sayesı on iki bine yaklaşıyordu."
Sayfa 328
Reklam
... Görünen odur ki, Avrupalı hemen hemen bütün devletlerin ya doğrudan doğruya yahut sömürdüğü ülkelerle ilgili olarak birbirleriyle bir meselesi vardır ve 1. Dünya Savaşına bu kozları paylaşmak üzere girmişlerdir. Bu tür düşünce ve emellerin tamamen dışında olarak, sırf hayat ve hürriyetini kurtarmak için uğraşan ve savaşa mecbur olan, sadece Türkiye'dir.
Sayfa 232
Cemal Paşa ve Kudüs Kaybı Sonrası Anadolu'ya Dönüş Yolu
Kumandanım harap Anadolu topraklarını gördükçe Keşke vazifem buralarda olsaydı, diyor. Keşke vazifesi oralarda olsaydı. Keşke o altın sağnağı ve enerji fırtınası, bu durgun, boş ve terkedilmiş vatan parçası üstünden geçseydi! Eğer kalırsam, diyor, bütün emelim Anadolu'da çalışmaktır. Eğer kalırsa, eğer bırakılırsa... Anadolu hepimize hınç,
Sayfa 114
Milli Mücadele'de Sağlık
Anadolu'da işgal altındaki bölgelerde zor günler yaşanmıştı. Antep şehrinden örnek verelim. Antep Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Şeyh Camiini ve avlusundaki okulu hastaneye dönüştürmüştü. Antep halkı, camide kurulan Müdafaa-i Hukuk Hastanesi'ne evlerinden yatak getirerek koğuşların hazırlanmasına yardımcı olmuştu. Fransızların Antep'i
Sayfa 710Kitabı okudu
Gözyaşının hiçbir faydası olmadığını anlamak için, Yahudilerin Kudüs'te yüzlerce yıldan beri her cumartesi günü başlarını dayayıp ağladıkları taşı ziyaret ediniz: Yüzlerce yıllık gözyaşı, bu ağlama duvarını bir santim aşındırmamıştır.
Sayfa 69
800 syf.
·
Not rated
·
Liked
Reklam
Kore Savaşı'nda Esir Türkler ve Psikolojik Deneyler
Çin ordusu Kunuri Muharebelerinde büyük çapta esir aldı. Kış şartlarında çe şitli milletlerin askerlerinden oluşan büyük bir esir kafilesini kuzeye doğru yürüyüşe geçirdi. Hava çok soğuk ve karlıdır. Kafilede çok hasta ve yaralı vardır. Yürüyemeyen bir esir, yolun kenarına çekilir. Sonrasında bir Çinli muhafız gelerek takati olmadığından
Sayfa 756Kitabı okudu
Balkan Harbi'nde Sağlık Hizmetleri Yetersizliği
Balkan Savaşı öncesinde yapılan tıbbi hazırlıklar yetersiz olduğu gibi, sağlık mensupları da çeşitli sebeplerle yeterince hizmet verememişti. Göreve atamalarda karışıklıklar olmuş, sağlık mensuplarıyla sıhhi malzeme temininde uyum eksikliği yaşanmıştı. Gerek devlet katında, gerekse cephedeki karışıklıklar ve kötü yönetim sebebiyle tümenlerle
Sayfa 696Kitabı okudu
480 syf.
·
Not rated
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Gazi Mustafa Kemal Atatürkİlber Ortaylı
8.9/10 · 11.4k reads
Osmanlı Bahriyesi ve 1. Dünya Savaşı Sonrası
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Bahriyesi tamamen işlevsiz hale getirilmiştir. Ateşkesin 8. maddesine göre; limanlar ve tersaneler galip devletlere açıldı, Donanma gemileri limanlarda denetim altında tutulmaya başlandı, haberleşme araçları söküldü, personel sayıları azaltıldı. Başta Yavuz, Turgut Reis, Hamidiye ve Mecidiye olmak üzere bütün destroyerler, torpidolar ve şalopelerdeki silahlar karaya çıkarıldı. Böylece Osmanlı Donanıması, silahsız savaş gemileri topluluğu haline getirildi. 13 Kasım 1918'de, müttefikler İstanbul'u resmen işgal edince, her türlü altyapıya el konuldu. Böylece Tersane-i Âmire, kurulduğu 1453 tarihinden itibaren ilk defa yabancıların denetimine girmiş oldu". Mondros sonrası Türk bahriyelileri, önce Istanbul'da faaliyette bulundular ardından da peyderpey Anadoluya geçerek Kurtuluş Savaşı sürecinde, özellikle Karadeniz'de çok büyük mücadeleler vermişler. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ağlamada temel taşlardan biri olmuşlardır".
Sayfa 421Kitabı okudu
81 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.