Mi'râc yolculuğu Kudüs'ten, Mescidu'l- Aksa'dan geçiyordu. Bugün yahudi kurşunlarına hedef olan Mescidu'l- Aksa, esir Mescidu'l-Aksa, yahudilerin "poligonu" haline gelen Mirâc konağı Mescidu'l-Aksa... Birkaç milyon yahudinin işgal ettiği ve bir milyardan fazla müslümanın seyrine daldığı kutsal mescid... Hazreti Muhammed'in ayak izlerini taşıyan mescid... Bu mübarek izlerin silindiği, yahudilerce kirletildiğini izleyen gamsız müslümanların sorumsuz ataletini mahzun mahzun seyreden sevimli ve sahipsiz mescid...
Ey kanlı mescid, müslümanın ilk kıblesi mescid, Bedir zaferini, Uhud şehitlerini, Mekke fethinin gazilerini unutan müslümanlar, seni nasıl unutmasınlar?... İslam'ın dediği hiçbir şeyi yapmayan, demediği her şeyi yapan, Allah'ı unutturan bir dünyaya tapan müslümanlar seni nasıl terk etmesinler?... İslam'ı sömürenler, İslam'ın demediğini ona mal edenler için senin ne değerin var ki?
Duvarları kanla süslenmiş, şehit kokan güzel mescid... Sana koşan müslümanların, yahudiler ve yahudistler tarafından kurşunlandığı, ilâhi havasının, yahudi barut dumanıyla dolduğu, Mi'râc durağı mescid...
Yazar, postmodern laf ebeliklerinin şekillendirdiği yeni toplumsal ilişkilerin, psikanalizin temel öğretilerinden biri olan “Doyum, her insani yaşamın bencil amacıdır” saptamasını çok iyi benimsediğini, ancak hemen onu izleyen bir diğer öğretisini unuttuğunu hatırlatıyor: “Her zevk, grup yaşamındaki bağları korumak için sınırlı ve tamamlanmamış kalmak durumundadır”.
Günümüzün liberal pazar ekonomisi tarafından belirlenen “her zevkin sınırsız ve herkes tarafından ulaşılabilir olması” kuralı hem öznelleşme süreçlerinde hem de insani ilişkilerde etkilerini giderek artan depresyon, stres, anoreksia, hiperaktivite, intihar, bağımlılıklar, şiddet, yıkım, kabalık, zorbalık, cemaatleşmeler, kapalı narsistik gruplar gibi bireysel ve toplumsal patolojiler altında gösterirken, öznenin bu türden bir kapalı sistemde, belirsizlik ya da aşırılık hallerinde bulabildiği tek çıkış yolu çoğunlukla kendi bedeni ya da ötekinin bedeni olmaktadır.
Psikanalitik kuramın kavramlarının ustalıkla işlendiği ve incelikli bir klinik duyuşla örülen bu kitap, özneyi ve öznelliği susturan her türlü söylem karşısında okuyucusunu da sadece sözü almaya değil, sözü etik bir yerden almaya, sabırla ve dikkatle bekleyip dinlemeye, özenle ve özgürce üretmeye de teşvik ediyor.
Siber güvenlik girişimi Sublime, bir müşterinin tipik e-posta kullanımını izleyen ve anormallikleri işaretleyen kodunu, insanların gelen kutularını bombalayan yeni yapay zeka destekli kimlik avı e-postalarını tespit etmek için eğitiyor. Sublime, yapay zeka dolandırıcılıklarına karşı mücadelesini artırırken 20 milyon dolarlık bir fon sağladığını duyurdu Index Ventures liderliğindeki tur, şirketin toplam finansmanını 30 milyon doların üzerine çıkardı.
sizden en çok nefret edenler, gerçekte size hayran olan kişilerdir. çünkü onlar, sizi imrenerek izleyen ve sizin yerinizde olmayı en çok isteyen kişilerdir.
Kore' de "kızıl komünizme karşı savaşan" Türk askerleri nin kahramanlıklarını Amerika'nın Sesi Radyosundan din leyen, Kore filmlerini büyük bir ilgiyle izleyen halk, ABD'nin Türkiye'nin en büyük dostu olduğuna daha fazla ikna oldu.
Sayfa 180 - Embassy Ankara to the Department of State, "IE Evaluation Reportsn, 10 Ocak 1952, Department of State Decimal Files, 1950-1954, RG59, Box 2492.Kitabı okuyor
Batıda roman, çeşitli süreçler içinde yavaş yavaş olmuştur.
Sınıfların belirmesi, bireyin ortaya çıkışı ve toplum yaşamını yönlendirmeye başlamasıyla yükselmiştir. Kuşkusuz bizde öyle olmadı. Türk romanı kendi tarihsel süreçleri içinde, bu ağır, birbirini izleyen aşamalardan geçerek belirmedi edebiyat sahnemizde. Bütün bunlar son yıllar epey açıklandı, tartışıldı, kabul gördü.
Özellikle 16.yüzyıla kadar Osmanlılarda üretimdeki duralık, tarımdan sanata doğadakini yineleme ve çoğaltma dışında herhangi bir yeniden üretimin söz konusu SÖZE NER E DEN BAŞ L A S A M 27 olmaması, birey yerine yığınsallığın ağır basması, giderek Tanrı ile, inançla birleştirilmiş devlet anlayışı, bireyin, yani ferdin kendi adına, kendisi için harekete geçmemesi sonucunu doğurmuştur.
Çocuklar sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen
'hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler
ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller
Onlara sevginizi verebilirsiniz,
düşüncelerinizi değil
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz
ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın
Çünkü hayat geriye dönmez
dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise
sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek
okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Savaşı izleyen Fransız gazeteci Stephane Lausanne ‘Abdullah Paşa’nın zabitleri mısır köklerini tırnaklarıyla kazıyarak, biraz unla kaynatıp kumandanlarına veriyorlardı.’ diye yazar. 175.000 kişilik bir kuvvet kumandanının yiyecek ekmeği yoktu...