Hâlikin nâ-mütenâhî adı var en başı Hak
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak
Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken
Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh
Başta îmân-ı hakîkî geliyor sonra salâh
Sonra hak sonra sebât: İşte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık
Dile gelmiş olan, dil-dışı bir mahiyet kazansa ve özüyle mütenasib bir surette ifade edilmiş olsa idi, “dile gelmiş olan” ‘ı, o suret’ in mahiyet ve şartlarına uygun bir biçimde anlamaya çalışmaktan başka çaremiz kalır mıydı?