Her şeye inanmak, yani her şeye evet demek, hiçbir şeyi görmemeyi seçmektir.
Okur olma yolunda ilerleme kuralı pek çok güçlük barındırır ki bunlardan biri de şudur: Yetişkinliğe geçişle birlikte gitgide daha karmaşık kitaplara yönelmek gibi bir yol izler­seniz, ölüm döşeğinde Finnegan Uyanması ya da yapısökümcü düşünce yönteminin ku­rucusu Fransız kuramcı Jacques Derrida'nın bütün eserleriyle kendinizi eğlersiniz. Kuralın bir diğer güçlüğü, çocuk edebi­yatını ıskartaya çıkarmasıdır. Günahı boynu­muza; bence böyle yaparsak, yetişkin gözüyle okuduğumuzda farklı bir simya yakalayacağı­mız zenginliklerle dolu bir mücevher kutusu­nu ıskartaya çıkarmış oluruz.
Sayfa 8 - Domingo
Reklam
İnsan ancak "öteki"sini tümleyicilik oyunundan dışlayan sınır­lar çizerek kendine insan adını verir: yani doğanın, hayvanlığın, ilkelliğin, çocukluğun, deliliğin, tanrılığın saflığını...
Söz hiçbir zaman nesnenin kendisini vermez, bize hakikatten daha derin dokunan, daha etkili biçim­ de «çarpan» bir "benzerleme" (simulacre) verir.
ŞAİR DERRIDA: BÜTÜNÜ VEREN DETAYLAR
Jacques Derrida adlı filozof elli iki yaşında kalkmış Pascale Ogier'yle birlikte, Ken McMullen'in yönettiği 'Ghost Dance' adlı bir filmde rol almış. Bundan dört yıl sonra da kolları sıvamış, Peter Eisman'la birlikte Villette Parkı projesini tasarlamış. Bu kadarla da kalmamış, bu tarihten sonra mimarlık
Sayfa 98 - Timaş Yay. 1. Baskı, Şubat 2010Kitabı okuyor
Not!
üzerine çalışmak istediğim tez için, ilgili bütün kitapları tekrar baştan okumam gerekiyor; anlaşıldı. anahtar kavramlar: postmodern çağda mahremiyet ve eros dönüşümü, şeffaflık ve yorgunluk toplumu, dekonstrüksiyon, tüketim toplumunda kötülük problemi, simülarklar ve simülasyon. yazarlar: jacques derrida, byung-chul han, jean baudrillard, hannah arendt, alain badiou, jean-luc nancy, emmanuel levinas, girorgio agamebn, gilles deleuze.
Reklam
İnsan, bir toprağa ve bir iklime bağlı olması anlamında, bir kültür nesnesi oluyor: yeşe­ riyor, serpiliyor, bir toplum oluşturuyor...
Her şey önce geçim sağlamaya indirgenir ve in­san bununla çevresini oluşturan her şeye tutunur. Her şeye bağlıdır, bağlı olduğu her şey de onu ne olmaya zorlamışsa o [şey] olur...
Rousseau
Ahlakçılar ne derse desin, insan anlığı tutkulara çok şey borçludur. Buna karşılık tutkular da kö­kenlerini ihtiyaçlarımızda bulurlar.
"Kelime, ruhsal sözün kadavrasıdır."
Reklam
J. J. Rousseau
«Zira biriyle başbaşa olamayışa karşı benim fantezim her zaman yemek yiyerek okumak oldu. Bende eksik olan şey toplumun ikamesi (supplemerıt). Sayfaları ve lokmaları sırasıyla gövdeye indiriyorum; sanki kitabım da benimle birlikte yemek yiyor.»
Sayfa 237 - Bilgesu Yay. 2. Baskı, 2014
İlk tarihler, ilk söylevler, ilk yasalar manzumdular: nazım, nesirden önce bulundu; bu ister istemez böyle olacaktı, çünkü tutkular akıldan önce konuştular.
Kuşlar cıvıldar, yalnız insan 'ırlar' [şarkı söyler]; hiçbir şarkı veya senfoni yoktur ki, işitilir işitilmez "burada bana benzeyen biri var" denmesin.
Resim çoğu kez ölüdür, cansızdır; sizi bir çölün ta dibine götürebilir ama sesli imler kulağınıza çarpar çarpmaz, size kendinize benzeyen bir varlığı haber verirler; bunlar sanki ruhun organlarıdır ve size yalnızlığı betimlerken bile orada yalnız olmadığınızı söylerler...
Hiçbir zaman düşünmemiş olan ne mer­hametli, ne adaletli, ne de acınası olabilir...