Bu kitapta; 1987 yılında, Cinayet işlemekten dolayı ölüm cezasına çarptırılan Mısırlı Firdevs'in otobiyogrofisini okuyoruz. Firdevs, ataerkil bir toplumda yetişen bir kadın. Kadınların insan yerine koyulmadığı, görülmediği bir dünyada yaşıyor. Yaşadığı toplumda hayatı boyunca baskıya ve şiddete maruz kalıyor. Ona bir erkek olmadan kendini koruyamayacağı hatta bir erkek olmadan tek başına varolamayacağı dikte edilmeye çalışılıyor. Okula gidiyor amcasının yanına, üniversiteye gitmek istiyor; izin vermiyorlar tekrar başka bir adamın himayesi altında buluyor kendini: kendinden 40 yaş büyük zengin bir adamla evlendiriliyor. Kendini tanımıyor çünkü bu şans ona hiç verilmemiş. Kendi dışında herkesi çok iyi biliyor, tanıyor ve bu duruma karşı derin bir öfke içinde Firdevs. İnsan olmak neydi, aşık olmak neydi... Firdevs'in varolmaya çalışmasını okuyoruz kitap boyunca.
Bu kitap kurgu değil, tamamen gerçek. Belki de milyonlarca insanın gerçekliği. Ve en üzücü şey de bu gerçekliğin aksine yaşadığımız dünyanın bir o kadar yalan dolu olması. Yazarın da notunda ifade ettiği gibi "Dünyanın yalan dolu olmasının bedelini, Firdevs canıyla ödemek zorunda kalmıştı."