Meslier Fransa'daki tüm kuvvetin, malların, zenginliklerin, sefahatın ve eğlencenin zenginlere ve soylulara ait olduğunu kızgın bir dille belirtiyor. Halka ise yalnız sefalet, sıkıntı, felaket ve kahredici iş kalıyor. Köylüler, soylular ve zenginler için çalışırken, kendileri bir ekmeğe muhtaç haldedir. Kitlelerin içinde bulundukları sömürü düzenini etraflı bir şekilde anlatan Meslier, zenginlerle yoksullar, çalışanlarla tembeller arasındaki isyan ettiren farkı açıkça ortaya koyuyor. Meslier bu adaletsiz düzenin kilise tarafından korunduğunu ve kutsandığını da belirtiyor. Meslier buradan tanrıtanımaz bir sonuç çıkarıyor: "Hıristiyan dini insanlar arasındaki bu büyük anlamsız eşitsizliğe tahammül ettiği, hatta desteklediğine göre, bu, bu dinin tanrı tarafından gönderilmiş olamayacağını gösteren iyi bir kanıttır. Her çıplak gözün de rahatlıkla görebileceği gibi, sonsuz erdeme sahip olan tanrı bu kadar açık bir adaletsizliği yaratamaz, kutsayamaz ve ayakta tutamaz."
İlahiyatçıların düşünce, yargılama ve akıl yürütme tarzı pek tuhaf değil midir? Korkunç hayaletler üretirler, onları çelişkilerden oluştururlar. Sonra da emin yolun, bizzat icat ettikleri bu hayaletlerin varlığından kuşkulanmamak olduğunu söylerler!
Reklam
"Gerçek, çoğunlukla can çekişenlerin dudaklarında yer bulur" derler.
Erdemin yaratılması ise hürriyetsiz mümkün değildir. Hürriyetlerin en önemlisi ve kutsalı, fikir ve vicdan hürriyetidir.
Geri199
1,500 öğeden 1,486 ile 1,500 arasındakiler gösteriliyor.