Bakışlarım Sur'un batı kısmına bakan pencerelere doğru kalktı.Tek hareket eden şey mazgallarda devriye gezen gardiyanların karanlık silüetleriydi.Hawke orada mıydı?Bunu neden merak ediyordum ki?
Çünkü küçük bir parçam kalmak istemişti ve bekleseydim ne olurdu diye düşünerek çok uzun geçireceğimi biliyordum.İstediğim her şeyi yapar mıydı?
Bunun ne gerektirdiğini bile bilmiyordum.Fikirlerim vardı.Hayal gücüm vardı.Başkalarının deneyimleriyle ilgili hikayeler vardı ama bana ait değillerdi.Onlar sadece gerçeğin ince,şeffaf kopyalarıydı.
Dönersem orada olmasını umarak oraya gideceğimi biliyordum.Bu yüzden geri dönmemeliydim.
''Benden ne istiyorsun?''diye sordu.''Söyle,ben de bunu gerçekleştireyim.''
''Neden?''diye ağzımdan kaçırdım.''Bunu neden yapıyorsun ki?Beni tanımıyorsun ve başka biri olduğumu düşündün.''
Yüzünün keskin hatları eğlenceli bir hal aldı.''Şu anda gidecek bir yerim yok ve bir şeyler ilgimi çekti.''
Yükselişim diğerlerinden farklı olsa da yine de değersiz bulunabilirdim ve cezamında en az onlar kadar ağır olacağını hayal ettim,ancak bununla başa çıkacak zihinsel kapasitem yoktu.Hayır.Bu bir yalandı.Bununla uğraşmak istemiyordum.Gitmeliydim ama odadan çıkamıyordum.Hawke'i durdurmuyordum.Neden hala burada benimle olduğunu anlamasam da kararımı vermiştim.Dilimle alt dudağımı nemlendirirken,başım döndü ve hatta biraz kendimden geçtim ve ben daha önce hiç bayılmamıştım.O inanılmaz derecede kalın kirpikleri inmiş ve bakışları ağzıma o kadar odaklanmıştı ki beni adeta gözleriyle okşuyordu.Ürperdim.
"Yanağıma bir öpücük kondurmana hayır demezmiş gibi görünüyordum."
"Evet," diye yanıtladı. "Hiç kimse arada bir yanağına kondurulan bir öpücüğe hayır demez. Ayrıca, şaşırdığın da yüzünde oluşan ifade tek kelimeyle tapılası."
Yanağıma dokunmak için elimi yüzüme götürüyordum ki tam bir aptal gibi görünmeyeyim diye son anda kendime hâkim oldum. "Çok tuhafsın."
"Tuhaflığımdan hoşlandığını sanıyordum."