Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.13
208 syf.
8/10 puan verdi
Kitap ergenlik dönemini başarılı bir şekilde atlatamayan, yaşadığı ortama ayak uyduramayıp kendi iç dünyasında çatışmalar yaşayan Holden'in dördüncü kez okuldan atıldıktan sonraki birkaç gününü anlatıyor.
Kitabın dili çok sempatik ve eğlenceli. Holden'in deyimiyle "Bittim!" :) Yer yer argo ve küfür olsa da çok fazla rahatsız etmiyor. Tek rahatsız olduğum şey "yani" kelimesini sık sık kullanması oldu.
Kitabı bir ergenin saçmalıkları gibi algılayabilirsiniz ya da topluma yabancılaşmış, insanların samimiyetsizliklerinden tiksinen, gözlemleri sonucu çok güzel tespitlerde bulunan zeki bir çocuk olarak da görebilirsiniz. Bu tamamen sizin bakış açınıza göre değişir. Benim için ikinci seçenek geçerli. :)
Keyifle okuyun, mutlu kalın. (:
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Hani sizi etkileyen bir kitabı bitirdiginizde hafif dolu gözlerle tebessüm edip bir süre aynı noktaya odaklanıp kitabı düşünürsünüz, işte tam bunu yaşatan bir kitap. Yalnızca sonunda değil, kitap bölüm bölüm ayrılmış ve neredeyse her bölümün sonunda aynı duyguyu yaşıyorsunuz. Abi&kardeş ilişkilerine her zaman özenmişimdir , sonu bu yüzden çok etkiledi sanırım beni. Başlarında biraz sıkıldım ve bunun etkisiyle gerçekten yavaş okuyup bitirdim. Ama ilerledikçe kesinlikle elinizden bırakamıyorsunuz. Kendinize ve hayata dair öyle güzel cümleler var ki içinde.. Altın öğütler gibi. Elinize geçerse mutlaka okuyun. "Rastlarsa birine biri, çavdarlar arasında"
Dostum sen ne anlatıyorsun?
Son bir ayım kendimce yanlış tercihlerle kötü kitaplar okuyarak geçti, moralim bozuktur herhalde diyerek yaklaşık on gün süreyle elime kitap almadım, çok da kendimi bunaltmak istemedim. Tabi bu sırada filmlere yaslandım, muazzam da filmler izledim.
Biyografi filmlerine oldum olası hastayımdır. Çavdar Tarlasındaki Asi yani Rebel in the Rye
Holden bir çocuk. Ama düşünen bir çocuk. Hayatın ondan neler beklediğinin farkında bir çocuk. İşte bundan olacak ki 'Çavdar Tarlasındaki Yakalayıcı' o.
(Kitabın orijinal adı The Catcher in the Rye yani Çavdar Tarlasındaki Yakalayıcı'dır. Neden Çavdar Tarlasında Çocuklar diye çevrilmiş hâlâ anlam veremiyorum.)
Kitap da zaten adını Holden'ın büyüyünce olmak istediği, çavdar tarlasında oynayan çocukları uçurumdan uzak tutan ve düşenleri yakalayan hayali mesleğinden alır. Burada bahsedilen uçurum çocukluktan yetişkinliğe geçişi sembolize etmektedir. Holden'ın çocukları korumak istediği uçurum, yetişkinlerin sahte dünyasıdır. Fakat Holden da bir çocuktur ve onu da tutan kimse yoktur. Yavaşça ilerlediği sahte dünyanın farkındadır, ancak yapabileceği bir şey olmadığının da.
GENÇLİK KÜMESİ YERİNE KONUŞAN HOLDEN CAULFIELD
Okuduğumuz çoğu roman veyahut öykü, kendisini yazanın hayatından ve yaşadığı toplumdan izler
yansıtır. O romanlarda ve öykülerde okuduklarımız kimi zaman toplumu yeren kimi zaman onu öven
izler yansıtmakla beraber; kişinin kendisinin de bu toplumdan nasıl etkilendiğine dair izler bırakarak
Çavdar Tarlasında Çocuklar | J. D. Salinger(Jerome David Salinger)
Salam, bu gün sizə mənim çox sevdiyim amma çox insanın biraz uzaq durduğu bir yazarın kitabından bəhs edəcəyəm. Kitab ölmədən öncə oxunması lazım olan 1001 kitab siyahısında yer alır.
Böyük ehtimal çoxunuz Çavdar Tarlasında Çocuklar və ya digər adı ilə Gönülçelen
Kitabın adını kitapla çok bağdaştıramadım. Rastlarsan çavdar tarlasında çocuklara diye bir şarkıdan bahsediliyor alakalı olarak. Kitap Gönülçelen adıyla da yayımlanmış. İlginç gelen bir nokta da kitabın arka kapağı boş. Nasıl ya bnmki mi boş dedim;) Kendimiz mi dolduracağız bilemedim;))
Roman, ergenlik çağındaki asi bir çocuğun anlatımından kendisine dayatılan düzene ( birçogumuzun saçma bulduğu ama uymak zorunda kaldığı) karşı çıkmasını konu alıyor. İnsanların samimiyetten uzak halleriyle ve gösteriş yarışlarıyla da bir hayli dalga geçiyor. Okurken fazlasıyla gülümsetti.
Kitaptan tek çizdiğim ve çok begendigim kısmı da paylaşmak istiyorum:
Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
Tavsiye ederim. Herkese keyifli okumalar;)
Merhabalar kitapsevenherkes ailesi bugün size çok sevgili meslektaşım @alilidar Tesirsiz Parçalar kitabı ile geldim.
Ali Lidar’ın hayattaki gözleminin mürekkebine yansımasıyla oluşmuş bu kitap aşkı, hasreti, derdi, kederi… kısacası insanı anlatıyor. Tabi… bunun yanında Ali Lidar’ın sosyoloji okuyup çalıştığı yıllarda çevresindeki insanlardan dinlediği hayatlar da bu kitabı diğer kitaplardan ayırıp bize camı çatlamış bir pencereden acı hayatın manzarasını sunuyor. Bu küçük örneğin yanı sıra Bukowski, Oğuz Atay, Jerome David Salinger gibi yazarlar da bize okurken eşlik ediyor. Susmanın ne demek olduğunu, neden bağırıldığını, şu hayatın insanlara neler yaşattığını bizlere hatırlatıyor. Kısacası şu içinde bulunduğumuz ve varlığını bile unuttuğumuz hayat, yazarın penceresinden bizlere tekrar anlatılıyor.
Kalemi ile tanışmak isterseniz hiç şüpheniz olmasın kesinlikle tavsiye ederim
Kitapla kalın
BU KİTABA ERİDİM BİTTİM...
𝐆𝐈𝐑𝐈𝐒
BU KİTABI MERAK EDİYORSUNUZ AMA KARARSIZ MISINIZ?
O vakit diğer incelemelere bakmayın bile. Çünkü diğer okurlar 'ergen' kitabı diyerek bu romana çamur atmışlar.
Kitapta çok fazla "felaket, lanet, sahtekar, kıyak, berbat", gibi kelimeler yer aldığı için bir ergen kitabı ve seviyesiz olduğunu düşünüyorlar. Onlara
Birçok kişi gibi Jerome David Sallinger ile bu kitap sayesinde tanışmış oldum. Ancak kitap bittikten sonra yazara iyi ki okudum seni, iyi ki tanıştım seninle diyemedim. Kitap konusu itibariyle zor okunacak türden ağır bir eser değildi. Buna rağmen bir an önce bitsin istedim. Yazardan mı kaynaklı yoksa çevirmenden mi emin olmamakla beraber üslup, özellikle de seçtiği ve çok sık kullandığı bazı kelimeler beni fazlasıyla sıktı ve bıktırdı. Neredeyse her on cümlede bir lanet, bittim, filan kelimeleri gereksizce ve yersiz yerlerde geçiyordu. Bu durumu karakterimizin yaşına ve yaşadığı çevreye bağlayabiliriz diye düşünsem de çok mu gerekliydi diye de düşünmeden edemedim. Hikâyesini birincil bakış açısıyla dinlediğimiz karakterimiz hiç tanımadığı kişilerden bahsederken bile "bizim ..... (buraya bahsettiği kişinin ismi gelecek)" şeklinde başlıyordu cümlelerine. Tüm bu durumlar kitabı oldukça sıkıcı hâle getiriyordu. Yaşantısından ve çevresinden, çevresindeki insanlardan memnun olmayan ve kitap boyunca bundan bahseden karakterimizin hikâyesi de bu kitabı okuduğumda bana mutluluk vermeyen, iyi ki dedirtmeyen diğer bir etkendi.
-Sallinger hakkında tek bir kitapla kesin yargılara varmak istemeyip öykü kitabını da okuyup kendisi hakkında yeniden bir değerlendirme yapacağım.-