Her olay, her deneyim, her acı, her sevinç, her kayıp, her kazanç; kısacası yaşadığımız her yaşam serüveni bize büyük varoluş kanunlarını idrak etme ve bunlara sonsuz tekamül yolumuzda giderek daha fazla hakim olma uygulaması yaptırıyor.
Bilinç seçiyor, zihin ise ürettiği düşüncelerle bu seçimin yaşanmasını destekliyor. Bilinç evde ise, o anı yaşıyorsa, 'Ben ...'im' diye seçebilir. Seçtiğini de deneyimleyebilir. İnsanın varoluş amacı bu, bilince bir şey olmayı deneyimletme.
Anın getirdiği ile savaşırsan, direnirsen ve olmasın, gelmesin ya da olduğunda 'Ben bunu istemiyorum, bunu kaldıramam, buna dayanamam' diye direnirsen gelmesine izin vermiyorsun demektir. Ki bu da geçip gitmesine olanak vermez. Sen direnir durursun, direndikçe yapışır kalır sana ve seni dize getirir. Mutlaka ama mutlaka o geçip gidemeyen enerji seni içten içe bir şekilde tüketir. ... O krizler geldiğinde sadece merkezinde ol ve izle. Savaşma, direnme, bırak gelsin. Seni ele geçiren, kriz dediğin o fırtına bir süre sonra senden geçecek. 72 saat sonra ise her şey çok kolaylaşacak.
Toplumları doğuran kadınları kişi olarak göremeyen, karanlığa iten toplumlar, mazeretleri ne olursa olsun, yok olmaya, yağmalanmaya ve köle olmaya mahkûmdurlar, çünkü kölelik anneden geçer...