Yazar kendi yaşamından sıyrılabildiği ölçüde hikayesine yaklaşabilir. Yazarın, yazdığı dünyaya karışması gerekir. Romanın içindeki hayatın kaynağıdır çünkü o. Kahramanların içine üfleyeceği ruh ancak kendi göğüs boşluğundan çıkacaktır. O yüzden her romanla biraz daha ölür yazar. Yazdıklarının içinde yaşamaya devam eder mi? Belki. Ama kendisi için değildir bu ölüm sonrası hayat. Başkalarına göredir. Başkaları için yaşıyor gibidir. İnsan kendisi için bir kez ölür. Yaşlı bir Kızılderili, "Beni tanıyan son kişi öldüğünde öleceğim," demiş.
Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyasının kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin ne de bir şey sana.