Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşamış olmanın bir şans olduğunu nasıl söyleyebildiğinizi anlamıyorum. Küçük heyecanlarınız, çocuksu coşkularınız, bir çaydanlığın kaynaması, yumuşak bir esintinin Jinny'nin benekli eşarbını havalandırıp örümcek ağı gibi uçurmasının benim için anlamı saldıran bir boğanın gözlerine ipek serpantinler atmak demek. Sizi kınıyorum. Yine de yüreğim hasretinizi çekiyor. Sizinle ölüm ateşlerinden geçerim. Ne var ki en çok yalnızken mutluyum.
Yüzler üşüşüyor belleğime, yüzler, yüzler - baloncuğumun duvarlarına güzelliklerini bastırıyor- Neville, Susan, Louis, Jinny, Rhoda, daha binlercesi.
Sayfa 100
Reklam
ben bir tek kişi de­ ğilim, bir sürü kişiyim; kim olduğumu tam olarak bilmiyo­rum; Jinny mi, Susan mı, Neville mi, Rhoda mı yoksa Lou­ is mi olduğumu; kendi hayatımı onlarınkinden nasıl ayırt edeceğimi bilmiyorum.
Sayfa 246Kitabı okudu
Ve şimdi soruyorum, "Ben kimim?" Bernard, Neville, Jinny, Susan, Rhoda ve Louis'ten bahsedip duruyorum. Ben, onların hepsi miyim? Ben, bir ve ayrı mıyım? Bilmiyorum. Burada birlikte oturuyoruz. Ama şimdi Percival öldü ve Rhoda da öldü; ayrıldık; burada değiliz. Yine de bizi ayıran hiçbir engel bulamıyorum. Benimle onların arasında hiçbir ayrım yok. Konuşurken, "Ben senim" diye hissediyorum. Çok sık bahsettiğimiz bu farkın, hararetle el üstünde tuttuğumuz bu kimliğin üstesinden gelindi. Evet, yaşlı Bayan Constable süngerini kaldırıp üzerimden ılık suyu dökerek beni etle kapladığından beri, hassas ve anlayışlıyım. Percival düştüğünde alnıma aldığım darbem şurada. Ensemde şurada, Jinny'nin Louis'e verdiği öpücük. Gözlerim, Susan'ın gözyaşlarıyla doluyor. Uzaklarda, altın bir ip gibi titreyen, Rhoda'nın gördüğü sütunu görüyorum ve o sıçradığında, yükselişinin rüzgârını hissediyorum.
Sayfa 301Kitabı okudu
Ama yine de kapı açılıyor. Kim o? diye sorup, onu karşılamak için hazırlanarak ayağa kalkıyor; tıpkı ilkbaharın ilk gecelerinde, saygın vatandaşların, aklı başında tavırlarla yatağa gittikleri büyük Londra evlerinin altındaki ağaç aşkını zorlukla gizlediğinde; ve tramvayların gıcırtısı ile onun zevk çığlıkları karıştığında ve o, doyuma ulaşan doğanın tüm tatlılığıyla serinlemiş bir halde yere çökmüşken, yaprakların, sallantılarıyla, onun kuvvetsizliğini ve hoş yorgunluğunu gölgelemek zorunda olduğu gibi. Arkadaşlarımız, ne kadar az ziyaret ediliyor, ne az tanınıyorlar - bu doğru; ama yine de bilmediğim biriyle karşılaştığımda ve oradan ayrılmak istediğimde, bu masada "hayatım" olarak adlandırdığım şey, geri dönüp baktığım bir hayat değil; ben tek bir insan değilim; ben pek çok insanım; kim olduğumu tam olarak bilmiyorum - Jinny, Susan, Neville, Rhoda ya da Louis; ya da kendi hayatımı, onların hayatlarından nasıl ayırt etmem gerektiğini de bilmiyorum.
Sayfa 288Kitabı okudu
"Bu sessizlikte," dedi Susan, "Hiçbir yaprak düşmeyecekmiş ya da hiçbir kuş uçmayacakmış gibi görünüyor." "Sanki bir mucize olmuş gibi," dedi Jinny, "Hayat burada, bu anda duracakmış gibi." "Ve," dedi Rhoda, "Daha fazla yaşanacak şey yok."
Sayfa 236Kitabı okudu
Reklam
"Ben önümde olanı görüyorum," dedi Jinny. "Bu şal, bu şarap rengi benekler. Bu kadeh. Bu hardal kabı. Bu çiçek. İnsanın dokunduğu, insanın tadına baktığı şeyleri seviyorum. Yağmurun kara dönüşünü ve dokunabilir oluşunu seviyorum.
Sayfa 231Kitabı okudu
"'Arkadaşlarımız, ne kadar az ziyaret ediyoruz, ne kadar az tanıyoruz - hakikat bu, yine de hiç tanımadığım biriyle karşılaştığımda, burada, bu masada 'hayatım' dediğim şeyin aslında tek bir hayat olmadığını anladığımda; ben tek kişi olmuyorum; ben birçok kişi oluyorum; tam olarak kim olduğumu bilmesem de -Jinny, Susan, Neville, Rhoda ya da Louis; ya da hayatımı onlarınkinden nasıl ayrıştıracağımı bilmesem de.'"
"'Artık bir odaya ihtiyacım yok,' dedi Neville, 'ya da duvarlara, şömine ateşine. Artık genç değilim. Jinny'nin evinin önünden kıskançlık duymadan geçiyorum ve kapının eşiğinde hafif telaşlı bir halde kravatını düzelten genç adama gülümsüyorum. Bırak bu şık giyimli adam kapıyı çalsın, bırak onu bulsun. Eğer onu isteseydim bulurdum; istemezsem geçip giderim. Bir zamanlar beni çürüten duygular artık eskisi gibi acıtmıyor - kıskançlık, entrika ve acı hepsi silinip gitti. Biz de ihtişamımızı yitirdik. Gençken her yerde otururduk, kapının devamlı açılıp kapandığı cereyanlı salonlardaki soğuk taş banklara. Bir geminin güvertesinde hortumla birbirine su sıkan yarı çıplak oğlanlar gibi devrilip düşüyorduk. Şimdi, iş çıkışı metrodan deli gibi boşalan, aynı düşünen, birbirinden farksız, sayısız insanı sevdiğime yemin edebilirim. Ben kendi meyvemi seçtim. Tutkusuz bir şekilde bakıyorum.'"
"'Çünkü buradayken içimde bir şey büyüdü, kışlar ve yazlar boyunca, merdivenlerde ve yatak odalarında. Ben, Jinny'nin istediği gibi, bana hayran olunsun istemiyorum. Vermek istiyorum, bana verilmesini istiyorum ve sahip olduklarımı ortaya koyabileceğim yalnızlığı istiyorum.'"
98 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.