Kitabı okurken Victor Hugo'nun derin psikoloji bilgisi göze çarpıyor. Daha kitaba başlarken diyalog içerinde kitabın kötü iç karartıcı ve berbat olduğuna dair bir diyalog yer alıyor. Bu diyalog insan psikolojisindeki tam tersini düşündürme algısını yaratıyor yani hugo aslında başından beri kartlarını bir çok yazara nazaran açık oynuyor. Kitabın ismi çok açık aslında ne okuyacağınızı biliyorsunuz fakat kitap içerisindeki derin psikolojik git gellerin müthiş tasviriyle kitabı begenmemek mümkün olmuyor.
Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.
Artık her şey, hiçbir şeydir. Bir karanfil uzun bir iççekiş gibi kokar. Sarışın bir çocuk başına benzer duvarımıza düşen güneş. Bir çift kırmızı yaprak gibi kalırız öyle.-
- Saat mi kaç ?
- Bizi gösteriyor sevgilim.