rüzgâr yeniden esti, artık serin değil buz gibiydi. terry bir kere daha uzaktan gelen bir trompet sesi duyduğunu sandı. bir tür selam. hoş bir melodiydi ve o kısacık melodiyi duyduğunda haftalardır ilk kez içinden yeniden trompet çalmak geldi. derken melodi kaybolup gitmiş, rüzgâr tarafından uzaklara, çok uzaklara götürülmüştü. artık terry'nin de gitme zamanı gelmişti. "seni zavallı şeytan." dedi terry kirâlık arabasına binip uzaklaşmadan önce.
Sayfa 441Kitabı okudu
ağaç evin kapağı açıktı. ig tırmanıp alevden tahtına ev sahipliği yapan yeni evine, ateşten kulesine girdi. haklıydı, içeride bir kutlama almış başını gidiyordu. bir düğün, onun düğünü. alevler kuşanmış ateş saçlı gelini onu orada bekliyordu. sevgilisini kollarına aldı, dudakları birleşti ve birlikte sonsuza dek yandılar.
Sayfa 432Kitabı okudu
Reklam
ig uzaktan itfaiye sesi duyulana kadar bekledi: hep aynı notayı çalan trompetlerin bitmek bilmeyen nidâsı. abisinin başını ellerinin arasına alıp şakağına bir öpücük kondurdu. gördükleri, hissettikleri karşısında önemsizdi. "sen iyi bir adamsın, ignatius perrish." diye fısıldadı terry gözlerini açmaksızın. "seni günahkâr." dedi ig.
Sayfa 430Kitabı okudu
"iggy, geleceğini bilmiyordum." dedi annesi. "(...) başka nereye gideceğimi bilemedim. sabahım korkunç geçti." "ah, tatlım." dedi kadın, yüzünde anlayış dolu ifadeyle. o kadar uzun zamandır ig'e şefkat gösteren olmamıştı ki bir anda dizleri tutmaz oldu. dengesini kaybedip yere düşeceğini zannetti. "bana korkunç şeyler oluyor, anne." dedi çatlayan bir sesle. sabahtan beri ilk kez gözleri yaşla doldu. ama ağlamadı. "ah, tatlım," diye tekrarladı kadın. "niye başka bir yere gitmedin?" "efendim?" "artık senin sorunlarını duymak istemiyorum."
"bana ne gerek biliyor musun?" diye sordu glenna. "ne?" "bir kurabiye daha," diyen glenna eğilip kutuya baktı. "sence bir kurabiye daha yemeli miyim?" ig, duygudan yoksun bir sesle karşılık verdi ona: "seni durduran ne?" "bir tane yedim ve artık aç değilim. ama daha fazla yemek istiyorum. kutudaki bütün kurabiyeleri yemek istiyorum." "bütün kutuyu?" "bana kalsa ellerimi bile kullanmam. kafamı kutuya gömüp yemek istiyorum."
ignatius haçı söküp yere atmış ve üstünde tepinmişti. çişi vardı, bakire meryem'e işedi, bu arada sarhoş sarhoş kendi ayaklarını da sidik içinde bıraktı. belki bu günahlar yüzünden şimdi yaşadığı değişime maruz kalmıştı.
Reklam
uyurken boynuzlarının çıktığını gördü büyük bir şaşkınlık içinde; ve gece de yaptığı gibi yine yanlışlıkla kendi ayağına işedi.
Senin ömrün de neredeyse benimki kadar hızlı tükeniyor.
Sayfa 132Kitabı okudu
Duyduğu acı insanı uyandırıyor. Sana kim olduğunu hatırlatıyor.
Sayfa 132Kitabı okudu
432 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.