Uyuyor; tuhaf bir kaderi olmasına rağmen yaşadı
Meleğini kaybedince ölüp gitti
İşler kendiliğinden olup bitti
Tıpkı gündüzün yerini gecenin alması gibi.
Yaşayanları ite kaka bir uçurumun kenarına getirmişler. Hepsi de orada yerleri tepiyorlar kızgın kızgın. Hiçbiri buraya neden sürüldüklerini bilmiyor. Neden itelenip getirildik buralara? Her şey bu kadar bol olduğu hâlde neden yokluklar içinde kıvranıyoruz? Neden etraf anlayış ve bilgiyle doluyken cahil bırakıldık biz? Ve o her şeyi affeden Tanrı nerelerde? Hani onun karşısında zengin ve fakir, bir babanın çocukları gibi eşitti... Halk bir süre sonra bulunduğu durumu beğenmeyip baş kaldıracaktır! Eğer kendileri düşünmeye alışmazlarsa, bütün bu yalan ve hayhuy içinde boğulup gideceklerdir...
Muhalif örgütler arasındaki savaş, yetkililer tarafından kansız yürütüldüğü sürece, aksi takdirde daha uğursuz doyurulma yolları arayacak olan kavgacılık ve iktidar sevgisi duygularının boşalması için yararlı bir yoldur genellikle.
Soylulukla inansızlığın meydana getirdiği bu devlere yakışan karışım, özellikle büyük fatihlerde belirgin olarak görülür, ama yine de bunun bir kırıntısı her insanda vardır. Toplumsal işbirliğini zorlaştıran da budur, zira her birimiz bu işbirliğini, içinde kendimize Tanrı yerini verdiğimiz, Tanrı ve Tanrı'ya tapanlar arasındaki işbirliği biçiminde anlamak isteriz. Bireyin anarşi yolundan kendini zorla kabul ettirmesini önleyecek törel kuralların gerekliliği de bundan doğar.