Jorge Luis Borges diyor ya hani:
"Eger, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doguşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmedigim bir çok yere giderdim." diye,
İşte o gidilmeyen yolda yol almaya başlayınca, içini huzursuzluk ile umutsuzluk, şaşkınlık ile üzüntü kaplamayacaksa, bilinmeyenin bilinmezliği, güvenli konforlu ana rahmini terk etmek gibi olur. Yoksa sadece kaçış olur. ..
...
Yolun sonunu bile bile, sordum kendime "Bir daha geri dönecek miyim?" diye.
İşte bir feryatla haykırıyorum,
Çağlar ve çağlar ötesine
Ormanda yol ikiye ayrıldı
Ve ben daha az yürünenine saptım
Ve bütün olanlar da bu yüzden oldu.
...
‘’Ölmek için canlı olmaktan başka bir şey gerekmez’’dedi kalabalığın içindeki hatunlardan biri,yine onun gibi derin düşünceli bir diğeriyse:
“Yaşarken kibrinden geçilmeyen insanoğlu,ölünce sinekleri toplamaktan başka bir işe yaramıyor.’’
Alçaklığın Evrensel Tarihi, Borges’in Arjantin’de çok satan bir gazetenin hafta sonu eki için yazdığı ve gerçekle kurgunun iç içe geçtiği metinlerden oluşan derleme bir kitap. Kitapta acımasızlıkları, kandırmaları, hırsı, intikamı, cinayetleri, yağmaları anlatan çeşitli öyküler yer almakta. Borges, kitabın adında geçen alçak sözünün ağır olduğunu ifade etse de, hikayelerin ardında başka bir şey olmadığını da ekliyor.
Borges, büyülü gerçeklik akımının ilk temsilcilerinden. Anlatımında gerçek ve kurgu iç içe geçiyor ve masalsı bir anlatıma dönüşüyor.
"Ölmek için canlı olmaktan başka bir sey gerekmez,'" dedi kalabalığın içindeki hatunlardan biri, yine onun gibi derin düşünceli bir diğeriyse:
"Yaşarken kibrinden geçilmeyen insanoğlu, ölünce
sinekleri toplamaktan başka bir işe yaramıyor.