Seriye devam etmek isteyenler için yazıyorum. İkinci kitap olarak hikayesi gayet iyi gidiyor.
......................................................................
Ölümden sonra hiçbir şey yok! Hiçbir şey! Hiçbir şey!" diye bağırdı "Sadece karanlık ve boşluk. Düşünce yok. Hisler yok. Sadece unutuş var. Ölümün öte yakasında seni bekleyen sadece bu.
Tomas Ward babasının yedinci oğludur. Son erkek çocuk olmak onun talihsizliğidir. Babası altı çocuğuna tanıdıklarının yanında iş bulmuştur. Sıra Tomas'a geldiğinde onu çırak olarak alıp iş öğretecek tanıdığı kalmamıştır. Son çare olarak Hayalet adında bir adama çırak olarak verir. Hayalet denen kişi canavarlar, cadılar, insan oğlunun yaşamını tehdit eden yaratıklara karşı savaşan ve bundan para kazanan biridir. Ana karakterimizin hikayesi böyle başlar. Bu kitap benzerliğiyle bana
Witcher Evreni serisini hatırlattı. Ama işleyiş açısından baktığımızda benzer konuların gayet başarılı bir şekilde işlenişiyle devam ediyor.
Seriye bambaşka bir soluk getiren bir kitap. Yaratıklar ve canavarlar değişiyor. Bu noktada gerçekten yazarın hayal gücüne saygı duydum. Benzersiz bir yeteneği var. Yeni yaratılan karakterler ve şehir çok entresan. Wardstone evrenine başka yaratıkların ve dünyaların girerek genişlemesine bayıldım.
Slither kan emici bir yaratık ama kendine has kuralları var. On üç düğmeli ceketi ve verdiği sözü tutması gibi. Onu zor bir görev bekliyor. Yaptığı anlaşmaya uyup çiftçinin üç kızını akrabalarına teslim edebilecek mi? Yol tehlikelerle, yaratıklarla ve kar fırtınaları ile çok çetin. Onun da canı kan istiyor..
Seri sona yaklaştıkça en sevdiğim seri olma yolunda hızla ilerliyor. Her yönden çok beğendiğim, okurken çok keyif aldığım muhteşem bir eser. Kimi zaman kabuslarıma bile giriyor :)
Düşmanlar birleşiyor, güçleniyor. Kahramanlarımız her geçen gün daha zorlu düşmanlarla karşı karşıya geliyor. Aydınlığın karanlığa karşı mücadelesi soluksuz sürüyor.
Serinin 10. Kitabında kahramanlarımızın yolu Todmorden kasabasına düşüyor. Bir nehrin ikiye ayırdığı kasaba pek de misafirperver değil. Halk hava karardıktan sonra dışarı çıkmaya bile korkuyor. Çünkü bu kasaba sırlarla ve tüylerinizi diken diken edecek yaratıklarla dolu.
“Bir ruhu nasıl ‘kullanabilirsin’?” diye sordu en sonunda. “Bu korkunç bir şey!”
“Sahiplerinin umurunda değil çünkü bu olmadan önce ölmüşler demektir. Ve yollarını bulmadan önce ölü ruhların
kafaları genellikle epey karışıktır. Ben sadece onlar bunu başarıncaya kadar enerjilerinin bir bölümünü kullanıyorum.
Yani aslında onları ödünç alıyorum.”
“Evleri... nerede?”
“Bu değişir. Bazılarınınki ‘yukarıda’, bazılarınınki ‘aşağıda’dır. Bazıları sessizce gökyüzüne çıkar; diğerleri bazen bir homurtu, bazen bir çığlık ya da ulumayla yerin dibine iner. Evleri nerede bilmiyorum, fakat oraya giderken
hiçbiri pek mutlu görünmüyor.”