Gerçek bir hikayeden esinle yazılan romanda olaylar 1911 yılında, antisemitizmin giderek şiddetlendiği bir dönemde Rusya'da geçer. Elinden her iş gelen Yahudi bir işçi olan Yakov Bok köyünden ayrılıp bir iş bulmak için Yahudi düşmanlığının merkezi olan Kiev'e gelir ve kendini Yahudi düşmanı bir topluluğun üyelerinden biri için çalışırken bulur. Kendini korumak için gerçek kimliğini gizlemektedir.
Derken bir Rus çocuğu öldürülünce Yakov cinayetle suçlanır ve hapse atılır. O ne de olsa Hamursuz çöreklerini insan kanıyla yoğuran bir Yahudi'dir; kan dökmek de onun inancının esaslarından biridir. Şimdi yapması gereken "suçunu" itiraf ederek adaletin bir an evvel yerine getirilmesi için bekleşen bu "adil" güruha derin bir oh çektirmek, bir kez daha "ötekini" linç etmenin verdiği, huzurla sakin yaşamlarına geri dönmelerini sağlamaktır.
Onur, dik duruş, özgür düşünce gibi kavramların insana ne kadar yakıştığını Yakov karakteri üzerinden çok net bir şekilde görüyoruz.
Pulitzer ödülünü sonuna kadar hak ediyor.
Okunmaya değer, etkileyici ve sürükleyici bir roman. Tavsiye ederim.
Alıntı