Reklam
Denizle altında yirmi bin fersah
İnsanlıkla tüm bağlarini koparmis bir adamım ben ve siz de gelip yaşantımi allak bullak ettiniz istemeyerek ismeyerek ha diye yanıtladı yabancı bu sözlerin altında bastırılmış bir öfke seziliyordu
Sayfa 35
Ben hiçbir şey bilmem, işin doğrusu bu; gücüm de işte bu zayıflığımdan gelir.
Varoluşumun bağlı olduğu bu unsurdan uzakta ne kadar acı çektiğimi bir bilsen.
"İnsanlığa karşı olan nefretime gelince; bu sadece insanların onların kurallarıyla oynamayan herkese karşı duydukları nefretin bir yansıması o kadar."
Reklam
İnsanın kaderinin tosladığı, yuvarlanan bir kayadır kibir.
İlk güneşli günleri bekleyin dostlarım! Bu, varoluşun yorgun bedenlerde canlandırdığı mevsimdir! Güneş gelip hepimizi ısıtmalı!
Gayet açık ki bir halkın sadece gelişim seviyesi değil, ahlakı, onuru, vasıfları, dünyayı algılayışı da sadece ve sadece bir molekül meselesi.
Hani sanki yaşamaya da ölmeye de aceleleri varmış gibiydi
Reklam
Yaşadığımız bu kahrolası çağda, mutluluk dolu bir güne uyanacağımız ne malum?"
"Mevlüt, kim okuyor bunu?" "Bizim küçük oğlan hocam." "Bu kitap biraz ağır gelir ona. Okumasın bence." Babam bir şey demiyor. Bu bitsin,Jules Verne'nin "Esrarlı Ada" sına başlayacağım zaten.
Çiçekleri hareketlendiren meltemler gibi, bedenleri canlandıran ve adına ruh denen Tanrı'nın nefesini, bakırdan ya da çelikten bir makineyle karşılaştırabilir misiniz? Bacaklarımızı ve kollarımızı hareket ettiren görülmez çarklar var olabilir mi? Hangi parçalar, içimizde düşünceleri doğuracak kadar iyi oturur?
"Mühendis ya da doktor, avukat ya da valilik danışmanı olabilmek için on yıl eğitim görülsün de, biriyle evlenmek için onunla ilgili gerekli bilgileri edinmek bundan daha az zaman alsın ha! Bu durum kabul edilecek şey değil..."