Yıl 1907, Budapeşte. Pâl Sokağı Çocukları ve Kızıl Gömlekliler. Vatan olarak belirlenmiş bir arsa ve bu vatan uğruna canını verecek bir yüzbaşı: Ernö Nemecsek.
Daha kitabın ilk başlarında anlamıştım ezik, güçsüz, cesaretsiz diye anılan Nemecsek’in cesaretini ve kendinden büyük yüreğini. Oyun oynadıkları vatanlarını, uğruna bitap düşecek kadar seven bir Yüzbaşı. Herkesin korktuğu, savaşmaya cesaret bile edemediği Kızıl Gömlekliler’ in lideri Feri Ats’ ı dürüstlüğüyle etkilemiş ve vatanı uğruna hasta haliyle onunla savaşarak Feri Ats’ın itibarını yerle bir etmişti. Küsleri barıştırmış, iki düşman lider olan Boka ve Feri Ats’ı yüz yüze getirmiş bir yüzbaşı. Nemecsek ölüm döşeğindeyken bile hala vatanını sayıklıyor, arkadaşlarına “Beni arsaya götürün ben orada ölmek istiyorum.” diyordu. Bu kısımları okurken Nemecsek’in arkadaşlarıyla beraber ben de ağladım hatta son anlarını arsada geçirmesi için onu kucaklayarak götürmek istedim. Kitabın bizlere kazandırmak istediği kök değerleri adeta Pal Sokağı Çocukları ile beraber hissettim: Arkadaşlık, dürüstlük, doğruluk, yardımseverlik, sadakat…