İmran b. Husayn radıyallahu anh bir gün dostları ile birlikte oturuyordu. İçlerinden biri:
-Bize Kur'an'dan başka birşeyden bahsetmeyin, dedi. Imran b. Husayn:
-Yer açın, yakın gelsin, dedi. Adam yaklaştı. Sonra İmran:
-Söyle bakayım, şimdi sen ve senin gibi düşünenler, Kur'an'la başbaşa bırakılsanız, öğle namazını(n farzını) 4, ikindiyi 4 ve akşamı ilk ikisinde kıraat etmek şartıyla 3 rek'at olarak Kur'an'da bulabilir misiniz? Yine sen, Ka'be'yi 7 defa tavaf etmek gerektiğini, Safa ile Merve arasındaki sa'yi Kur'an'da bulabilir misin? dedi ve ilâve etti:
-"Ey millet, bizden, naklettiklerimizi alınız. Çünkü siz, Allah'a yemin ederim ki, eğer naklettiklerimiz (hadisler)le amel etmeyecek olursanız, mutlaka sapıtırsınız!
İmran b. Husayn'in bu cevabı, son zamanlarda gündeme getirilen "Kur'an'la yetinmek" ve hadislerin sıhhatini tayin için tek ve yegâne ölçünün "Kur an'a onaylatmak" olduğu iddialarını reddetmektedir. Bu tür iddialar, "beyân" yetkisinin ve görevinin gereği olarak Hz. Peygamber tarafından açıklanmış birçok hükmü dışlamak anlamına gelir. Hz. Peygamber'in asla Kur'an'a ters düşmeyeceği ise bilinen bir gerçektir.