Zengin bir adam olan Kifl, ahlâkî değerlere önem vermeyen biriydi. Bütün servetini de faizden elde etmişti. Dara düşen kimse kendisine geliyor, o da yüksek bir faizle onlara para veriyordu... Bir gün, bu Kifl’in kapısına borç için bir kadıncağız geldi. Bu kadın yakın zamanda kocasını kaybetmiş, namuslu, kendisini çocuklarına adamış bir anneydi.
Aşkla acı, kuşkusuz, erkekler için de birbirine bağlıysa da, onların çektikleri ya kısa sürelidir ya da çok şiddetli değildir. Benjamin Constant, Juliette Recamier’in aşkından ölmeye kalktı ama, bir yılda kendine geldi. Stendhal, yıllarca Metilde’nin ardından pişmanlık duydu; ancak bu pişmanlık hayatını yok etmeden ona renk katan bir pişmanlıktı. Oysa, kendini gerekli olmayan bir rolü yüklenmiş olarak gören, tam bir bağımlılığı kabul eden kadın, kendi içinde bir cehennem yaratmaktadır. Seven her kadın, kendisini, Andersen’in masalındaki aşk uğruna kuyruğunu bacakla değiştiren ve sonra ömrü boyunca kızgın korlarla iğneler üstünde yürümeye mahkum olduğunu gören ünlü deniz kızına benzetir.
Sayfa 227
Reklam
Bir insanın kabul gören her şeye meydan okuyacak cesareti bulmak için neyi kaybetmesi gerektiği bilinemez; hiçbir şeyi yapmak ta sakınca görmeyen, en mahrem düşüncelerini, hem şehvetperest tahlıkla fiiliyata döken bir insan haline gelene kadar, Diogenes'in hem de saf bir bilgi tanrısının yapabileceği gibi tabiatüstü bir küsneyi kaybetmiş olduğu bilinemez. Kimse daha dobra olmamıştır; ve zihin açıklığında bir sınır-vaka olduğu gibi, eğer arzularımızla davranışlarımız eğitim ve ikiyüzlülük tarafından frenlenmese, bizim de ne olabileceğimizin örneğidir. "Bir gün bir adam onu zengince döşenmiş bir eve soktu ve şöyle dedi : "Sakın yerlere tükürme? Canı tükürmek isteyen Diogenes, adamın suratına bir balgam atti ve ona, bulduğu tek pis yerin orasi olduğunu ve oraya tükürdüğünü haykırdı” (Diogenes Laertios). Bir zenginin evine kabul edildikten sonra, yeryüzündeki tüm varlıklıların üzerine boşaltacak bir tükürük okyanusuna sahip olmadığı için kim pişmanlık duymamıştır?
İyi ile Kötü'nün birbirinden ayrılmasıyla ilgili ilk söylence eski Perslerde ortaya çıkmıştır: Zaman Tanrısı,evreni yarattıktan sonra çevresindeki güzelliğin farkına varır, ancak çok önemli bir şeyin eksik olduğunu hisseder: Bütün bu güzelliklerin tadını birlikte çıkarabileceği biri yoktur.Tam bin yıl, bir oğlu olsun diye dua eder. Dualarını
Sayfa 11 - Can ÇağdaşKitabı okudu
yer altından notlar İnsan kendi kendine karşı tamamıyla samimi olabilir mi? inandırıcı bir otobiyografi yazmanın imkânsız olduğu, insanın kendisi hakkında mutlaka birtakım yalanlar uyduracağı iddiasındadırlar Sonra belki içimdekini kâğıda dökmek bana bir çeşit ferahlık verir Yazmak ne de olsa bir iştir sonuçta canım sıkılıyor, daima işsiz
Bekaret fahişeligin erdemli hali olarak kadınlara dayatılmıştır
Erdem ve Ayıp Bekâretin fahişeliğin yaygın bir alt kolu olarak satılması, tarihsel kayıtlarda 18. yüzyılın başlannda görünmeye başlamıştır. Mandeville’in Defence’i “kiralık bakirelerin" el altında olduğu- nu açıkça gösterir. Hatta 17. yüzyıla aiL zengin gezginler için .tasarlanan genelev ve eğlence kılavuzlarında bazen, Londra ve Venedik
Sayfa 305 - IletişimKitabı okudu
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.