Erkek olmak, dişiyi kabullenmek, ona duyduğu ihtiyacı kabullenebilmek demektir.
Duygu kepenklerini indirmiş olan erkek, incinebilirliğinden ve ihtiyaçlarından derin bir biçimde utanç duyan kişidir. Gerçek bir ilişki kuramayan, insanlardan uzak, ruhuna dokunamadığımız, kalplerini hissedemediğimiz adamlar. Adeta yaşadıklarından utanır gibidirler, bu yüzden dışarıdan bakıldığında ceset gibi görünürler. Bu tür erkekler, evlilikte eşlerini çok yıpratırlar. İşe gider, dost canlısı görünür, sorumluluklarını harfiyen yerine getirirler. Ancak eşleri, duygusal temas yokluğundan, daha derin, kalbi ve ruhu olan bir şeylerin açlığından yakınmaya başlar. Ve ilişki, erkeğin şaşkın bakışları altında (Ona kalırsa her şey ne kadar da normaldir!) yıkılıp bozulabilir. O, gerçek bir erkek olmanın kadınlardan tamamen azade olmayı gerektirdiğini düşünür, oysa gerçek bunun tam tersidir; erkek olmak, dişiyi kabullenmek, onunla rahat olabilmek ve ona duyduğu ihtiyacı kabullenebilmek demektir.
Keşke / Sema Soykan
Merhaba arkadaşlar,
Uzun zamandır merak ettiğim bir yazarın kitabıyla geldim.
Ciddi bir araştırmadan sonra @semasoykan tarafından kaleme alınan bir köy enstitüsü romanı.
Yaşanmış olaylardan esinlenilerek yazılan "keşke" Türkiye'nin aydınlanma sürecinde yetişmiş iki öğretmenin Sabia ve Fikret 'in yaşam
“Kimse kabullenmek istemez ama bazı yoklukların telafisi yapılır. Bu hangi anda çok olacağınla ilgili yalnızca. Çünkü önemli olan ne zaman orada olup olmadığın değil, şimdi nerede olacağındır. Şimdi nerede çok olacağın..."