SOKAKTA BİR DELİ! Pencerenin önünden seslendim: —Holmes!... O sabah sokağı seyrederek vakit geçiriyordum. Cevap alamayınca yine seslendim: —Holmes!. —Ne var? —Sokakta deli var. —Tımarhaneye mi götürüyorlar? —Hayır, başıboş dolaşıyor...yürekler acısı bir manzara... adamcağızı ne diye sokağa bırakmışlar? Günah… Dostum gerindi, tembel
Perseus Medusa'nın örgüleri yılandan mürekkep kafasını keskin zekâsını kullanarak kestiğinde hepimiz ayakta alkışlamıştık. Fakat, yanılmışız. O aslında hepimizden daha zekiymiş. Afrodit gibi deniz köpüğünde değil, kablolardaki elektrik kaçaklarında yeniden döllenmiş ve geç de olsa anladık ki bugün, medyanın kendisi bir modern Medusa, evlerimize uzanan "kablolu" TV'ler Medusa'nın yılan saçlarıymış. Mitolojiye biraz aşina olan herkes bilir ki, Medusa'nın yılan saçlarına bakan taşlaşıp kalır (Medusa'nın kendisi Gorgo türüne aittir ve bizim bugün korku dediğimiz kelime, gorgo'dan evrilmiştir. Korkudan taş kesilmek deyimi şimdi biraz daha anlam kazandı mı?). Bugün biz de tabağımıza fırında üstünde delikler açılarak gelmiş olan sıcak patatesimizi yerken, başka bir şehirde bir insanın bilmem kaç yerinden bıçaklanarak öldürülüşünü izliyor, ve böylece her gün biraz daha taşlaşıyoruz. TV haberlerini izlerken yer yer mavi ve yeşil damarların atmaya devam ettiği görülse de kendini taştan bir heykel gibi hissetmeyen var mı? Ya da daha içte bir şeyin taşlaştığı hissi... Mesela kalbin?
Reklam
Tahir Elçi...
Gittim Dört Ayaklı Minareye. Ne de olsa büyüğümdür. Hem son tek tanrılı dinin dört mezhebini temsil ederdi ayakları. Her ayağını ayrı ayrı öptüm. Dedi ki: "Ey güvercin, kaygılı yüreğin bir daha acı yaşamasın. Bak yaralarımı görüp dile getirenleri vuruyorlar. Dibimde kıydılar insan yavrusuna. Utancımdan çekip gidecektim gidemedim. Nasıl gidebilirim ki? Dünyanın merkezine kadar uzanır köklerim. Gidersem köklerimle kaç canlıyı yerinden ederim kalmaya karar verenleri göçe zorlayarak öldürmek istemedim."
Sayfa 108 - Ceren KültürKitabı okudu
"Her yerde kitaplar! Bütün duvarlar oldukça kalabalık ancak mükemmel sıralanmış raflarla giydirilmişti. Duvarın boyasını görmek neredeyse mümkün değildi. Siyah, kırmızı, gri, her renkten kitabın sırtında değişik renkte ve boyada yazılar vardı. Liesel Meminger'in hayatında gördüğü en güzel şeylerden biriydi. Hayretle gülümsedi. Böyle bir oda nasıl olabilirdi! (...) Gitgide oda küçüldü, ta ki, kitap hırsızı birkaç adımla uzanıp raflara dokunana dek. Tırnaklarının kitapların sırtına değip geçerken çıkarttığı tıkırtı sesini dinleyerek elinin tersini ilk raflarda gezdirdi. Çıkan ses bir çalgı sesi gibiydi ya da koşan ayakların notaları gibi. Peşpeşe raflar boyunca ellerini yarıştırdı. Ve kahkahalar attı. (...) Kaç kitaba dokunmuştu? Kaç kitabı hissetmişti? Raflara doğru ilerleyip bu kez daha yavaşça ve elinin içiyle tekrar kitaplara dokundu; avuçlarının içinde her kitabın sırtının oluşturduğu engebeyi hissediyordu. Işıklı bir hüzmeden yayılan parlak hüzmeler gibi büyülü bir histi, kusursuz bir güzellik karşısında duyulan his gibi. Birçok kez neredeyse yerinden çekip çıkaracaktı kitaplardan birini ama düzeni bozmak istemedi. Fazla mükemmeldiler." (s.129-130) Kitap Hırsızı
Madem öyle, Asrın Tok ve Diamond Tema tartışması hakkında ikisini de reddeden ve bir çırpıda söyleyebildiğimiz kısa bir değerlendirme yazalım. Önce herkesin kabul edeceği şu zorunluğu belirtelim ve buna dayanarak ilerleyelim: Şeriatı tartışmak isteyenlerin, önce şeriatın kendisi her ne ve nasılsa onu öyle anlaması ve ancak bundan sonra
Ah sevgilim canım sevgilim. Beklemeye can mı dayanır Hasretin tahammül edilecek şey değil. Neyse ki ben böyle bir adam değilim Yani böyleydim de kurtuldum . Orkid reklamlarında oynayan kızlar Soğuttu ilkin sonra şampuan ve tenis reklamları geldi. yıka ve çık oyna ve çık yerinde durmasan da olur hiç kokmaz sızdırmaz yüksek emiş gücü bu dyson da
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.