Perseus Medusa'nın örgüleri yılandan mürekkep kafasını keskin zekâsını kullanarak kestiğinde hepimiz ayakta alkışlamıştık. Fakat, yanılmışız. O aslında hepimizden daha zekiymiş. Afrodit gibi deniz köpüğünde değil, kablolardaki elektrik kaçaklarında yeniden döllenmiş ve geç de olsa anladık ki bugün, medyanın kendisi bir modern Medusa, evlerimize uzanan "kablolu" TV'ler Medusa'nın yılan saçlarıymış. Mitolojiye biraz aşina olan herkes bilir ki, Medusa'nın yılan saçlarına bakan taşlaşıp kalır (Medusa'nın kendisi Gorgo türüne aittir ve bizim bugün korku dediğimiz kelime, gorgo'dan evrilmiştir. Korkudan taş kesilmek deyimi şimdi biraz daha anlam kazandı mı?). Bugün biz de tabağımıza fırında üstünde delikler açılarak gelmiş olan sıcak patatesimizi yerken, başka bir şehirde bir insanın bilmem kaç yerinden bıçaklanarak öldürülüşünü izliyor, ve böylece her gün biraz daha taşlaşıyoruz. TV haberlerini izlerken yer yer mavi ve yeşil damarların atmaya devam ettiği görülse de kendini taştan bir heykel gibi hissetmeyen var mı? Ya da daha içte bir şeyin taşlaştığı hissi... Mesela kalbin?
Hayalinde yine o sesi, bu sefer titrek, samimi ve titrek sesi işitti: - Hey Nihad! Aziz kardeş, sakın ağlayım deme, sevgili çocuk... Bu sukut-ı hayallere yabancı mısın, kaç sene var ki böyle her ümidin boşa çıktı. Artık bunların arkasından niçin koşarsın? Bırak... Arzuların tarafından aldatılmaktansa, hiçbir şey istememek, nacip bir tevekkül içinde, hayatının ıztırârî seyrine kapılıp gitmek evlâdır. Bırak, bu sefer de ümidin sana ihanet etmiş olsun, kalk yerinden. Kendini topla, yürü. Hayatın yolları nâmütenahidir. En büyük zevk de, en büyük ızdırap da seni aynı boşluğa götürür. Hepsi hiç. Düşünme. Bırak, sus. Ağlayım deme, sakın ha... Sakın ha...
Reklam
“Hangi dili öğreniyordum? Mutluluk İki tek ağustosu çarpıştıran Sızdıran kanını bu yaz gününe Yaşayan bir mutluluk muydu? Ve işte Kaç yerinden kesilmişti ki ellerim Bekletip durdu da acısını bunca yıl Şimdi bir gülümseme gibi sindi yüzüme.”
Artık görünmüyor mevsimde hüzün bulutlar bir garip rüyaya dalmış ufukta güneşi ağlatan yüzün bir mültecî gibi tenhâda kalmış toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir   Kaç kere çağırdım seni öteden turnalar uçurdum gittiğin yere bin parça eyledin kalbimi neden ruhum bir başına düştü göklere bana tebessümle bakıyor
... Yani kaç yerinden delinmiş olmalı ki dünya Dünya desem değil Değil desem değil Yaralı bir hayvan gibi soluk soluğa.
“Yani kaç yerinden delinmiş olmalı ki dünya Dünya desem dünya Değil desem değil Yaralı bir hayvan gibi soluk soluğa.”
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.