Çevrelerini saran ağır sessizlik, tıpkı denizin dibindeki dalgıcın üzerine basınç yapan su kütlesi gibi, ruhlarını eziyordu. Bu sessizlik, uçsuz bucaksız sonsuzluğun ve kaçınılmaz zorunluluğun olanca ağırlığıyla üzerlerine yükleniyor; dünya nimetlerine olan aşırı tutkularını, gelip geçici coşkularını, uçarı heveslerini ezerek son damlasına kadar posasını çıkarıyor; büyük ve yenilmez doğa güçlerinin parmağında oynattığı, zavallı akılları ve yetersiz bilgileriyle onları ufacık birer güneş lekesine döndürüyordu.
Tutku ancak mutsuzlukta sürebilir; mutluluk kaçınılmaz olarak ona son verir.
Reklam
Sevgili Bilge
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de...
Sayfa 385 - İletişim Yayınları Bütün Eserleri 2 - 15 En Büyük Hazinemiz AklımızdırKitabı okuyacak
431 syf.
8/10 puan verdi
Canan Tan'ın kaçınılmaz sonu gerçekten geçmişini merak ettiğim biri çünkü bütün romanlarında mutsuz son olduğu gibi Piraye de mutsuz son ama her zamanki gibi betimleriyle insanı boğmayan tam tersine okuma isteğini artıran bir kitap.
Piraye
PirayeCanan Tan · Altın Kitaplar · 201344.5k okunma
352 syf.
8/10 puan verdi
"Gittin...Bir yemin kaldı aramızda ; yarısı senin yarısı benim …" Keskinli bir bey oğluyla Rum kızının aşkını anlatır bu kitap. Öylesine narin , acıklı ki hikayeleri her harfte içim acıyor. Keskinli bir bey oğlu Tacettin.Yakışıklı , boylu boslu , gücü kuvveti yerinde.O zamanlar Keskin de , Kırşehir in bir ilçesi , Rumlarla Türkler aynı
Hasret
HasretCanan Tan · Doğan Kitap · 20197.3k okunma
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın , ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, bir çok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana durduk yere yazmak zorunda kalmasaydım...
Sayfa 383Kitabı okudu
Reklam
Beklemek, bir şeyin yoluna ve haline girmesini beklemek, beklerken olacak olanın olması için gereken her türlü başka hale geçişlere, kalışlara tahammüle etmek ne zor şeydi. Başı da, ortayı da, sonu da bilip beklemek ne tahammülü güç şeydi. Tanrı'nın da yaptığı bu muydu? Baş, orta, son belli, helak kaçınılmaz, ancak önemli olan o zamanı geçirmek, o zamandan geçmek. Ve geldiğinde gelmemiş gibi, bilmemiş gibi, yaşamamış gibi gelmek, rüyayı görüp uyanmak ve "Neyse rüyaymış," demek ve aynı yerden uyumaya devam etmek. Yaşamaya da, ölmeye de yazık. Bu ölüm için yaşamaya, bu yaşamak için ölmeye yazık.
(Ford Prefect) Q harfini aldı ve uzaktaki bir şimşirin dibine doğru attı, taş genç bir tavşana çarptı. Tavşan dehşet içinde son hızla kaçtı ve bir tilki tarafından yutuluncaya kadar da hiç durmadı. Kemiklerinden biri tilkinin boğazına takıldı ve tilki, daha sonra leşini sürükleyip uzaklara götüren bir nehrin kenarında öldü. Bunu takip eden haftalarda Ford Prefect gururunu bastırdı ve Golgafrincham’da personel memurluğu görevinde bulunmuş olan bir kızla arkadaşlık kurdu ve kız birdenbire, ölmüş bir tilkinin leşiyle kirlenmiş bir gölcükten içtiği su yüzünden zehirlenip ölünce müthiş üzüldü. Bu hikayeden alınabilecek tek ders Q harfinin katiyen bir şimşir dibine atılmaması gerektiği olabilir. Ama ne yazık ki bazen öyle anlar vardır ki bu kaçınılmaz olur.
Sayfa 370
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.