Bir gün Conbray'de, en şiddetli fırtınaları seyretmek için en uygun yer olup olmadığını öğrenmek amacıyla, Balbec sahilinden M. Swann'a söz ettiğimde, şu cevabı almıştım: "Balbec'i bilmez olur muyum!" Balbec Kilisesi on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda yapılmıştır, yine de yarı yarıya Romanesk'tir, Norman Gotiğinin en ilginç örneğidir belki de; o kadar değişiktir ki, adeta İran sanatı dersiniz." Benim o âna kadar hep ezeli doğanın bir parçasından ibaret zannettiğin yerlerin büyük ideolojik olaylar dönemindeki halleriyle korunduğunu - ve ortaçağdan Balinalar kadar habersiz olan o vahşi balıkçılarıyla birlikte, okyanus gibi, Büyükayı gibi, insanlık tarihinin dışında kaldığını- zannettiğim yerlerin birdenbire Romanesk dönemi yaşayarak yüzyılların akışına girmesi çok hoşuma gitmiş, Gotik yoncaların zamanı geldiğinde, tıpkı ilkbaharda kutup karlarının üzerinde yıldız yıldız açan narin ama uzun ömürlü bitkilerin çiçekleri gibi, o vahşi kayalıkları süslediğini öğrenmek beni çok sevindirmişti. Nasıl ki Gotik üslup o yerlere ve insanlarına daha önce eksik olan bir belirginlik kazandırıyorsa, onlar da karşılığında Gotiğe bir belirginlik katıyorlardı.