·
Not rated
Çan, ezan, hazzan sesleriyle yoğurulmuş kadim şehir Antakya’nın sokaklarında yeniden gezinme fırsatı buldum “Muhbir”le. Elbette deprem öncesi, son bıraktığım haliyle görmek, düşünmek istedi zihnim… 1940’larda Antakya’da başlayan olaylar Kilis ve Suriye topraklarını da içine alarak devam ediyor eserde. Okur “coğrafyanın kader olduğunu “ tekrar
Muhbir
MuhbirSerhan Kurşun · İnkılap Kitabevi · 20243 okunma
416 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
" Yan yanaydık ve şehir böyle bir mucize görmemişti." - Cemal Süreya- Avşin değerin, sevginin ne demek olduğunu hissetmek isteyen 23 yaşında genç bir kız... Dört tane ablaya sahip, babasının erkek olmasını istediği ama kız doğduğu gibi kekemeliği sebebiyle engelli muamelesi yapan dar görüşlü bir babaya sahip. Annesi ise babanın gölgesinde kalmış bir kadın. Akın Avşin ile evlenmek isteyen mahallenin bir genci. Avşin ise babası gibi bir adamla karşı karşıya kalıp annesi gibi olmak istemez fakat Akının çizdiği imaja karşı duyarsız kalamaz evlenmeyi kabul eder. Baran ise babasını öldürmek zorunda kalarak hapse giren mahallenin Genç minibüs şoförüdür. Aşk Avşinin korkularının aksine adeta bir mucize olacaktır. Baran ve Akın aynı mahallede, aynı zamanda iki arkadaşlardır. Mahalleden mafyaya, mafyadan istihbarata pek çok konu genişliğini içinde barındırıyor. Kendi hikayesinin başlamasında duvarlarını yıkarken yanında amcasının kızı aynı eve doğan Firuzesi de vardır. Avşinin küçücük dünyasında kendi ayaklarının üzerinde kalma arzusu içindeyken nelerle karşı karşıya kalacağını, başarma inancını,aşkını, kısacası Avşinin adına yaraşır kader savaşını okuyabilirsiniz. #mucizemsensin #aşk #kitap #kitapkurdu #kitapönerisi #kitaptavsiyesi #kitapaşkı #melekkaş #keşfet
Mucizem Sensin
Mucizem SensinMelek Kaş · Efsus Yayınları · 202176 okunma
Reklam
230 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Bu kitap tavsiye edebileceğim ve bitmesini istemediğim nadir kitaplardan biri oldu. Kader, insandan vazgeçmiyor. Anbean yeniden ve yeniden yazılıyor. Öyle anlar geliyor ki yapmam dediğin şeyi yapıyorsun, katlanamam dediğin şeye katlanıyorsun, sevemem dediğini seviyorsun, gidemem sanırken bir anda çekip gidebiliyorsun, öldüm diyorsun ama yine de yaşıyorsun... Başlarına ne geleceğini bilmeden uzun bir yola çıkan arayış içindeki genç bir sufi ile aklı karışık genç bir kızın bu yolculuklarında yazgılarından başka güvenecekleri hiç ama hiçbir şeyleri yoktur. Yedi gün boyunca yanlarında para, yiyecek, kıyafet ve en önemlisi de hiçbir planları olmadan şehir şehir dolaştıktan sonra başladıkları yere geri döndüklerinde onlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Sadece yedi günde bile değişebilir miydi insan? Yeniden yazılabilir miydi kader? Elbette sadece yedi günde değişebilirdi her şey... Tıpkı sazlıktaki bir kamışın, yedi evreden sonra içli sesler verebilen bir “ney”e dönüşmesi gibi... (Tanıtım Bülteninden)
Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir
Hiçbir Karşılaşma Tesadüf DeğildirHakan Mengüç · Destek Yayınları · 20216k okunma
515 syf.
·
Not rated
·
Read in 35 days
"Her şeyin her şeyle bağlantılı olduğunu hatırlayın" bir belgesel de duyduğum bu cümle Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi için yazılmış gibi adeta. Kimisi 2 hatta 3 kuşak kadar geçmişi anlatılan karakterler bir takım olaylara sebep oluyor -tıpkı kelebek etkisi gibi- ve kitabın sonunda ki o kaotik ortamın oluşmasına sebep oluyor. Resmen 500 sayfa son 15 sayfa için yazılmış. 200 300 karakter bir araya geliyor, son 15 sayfayı oluşturuyor. Karakterler bazen bir araya geliyor gibi oluyor -karakterlerin kendileri bunu asla bilmiyor- fakat kader çizgisi tekrardan ayrılıyor. Son için bunların bağlantılarını bilmek önemli o yüzden. O kadar gerçekçi bir anlatım var ki bir meydan da oturmuş insanları incelerken haklarında hem bilgi sahibi oluyorsunuz, hem de kendilerinin bile bilmediği birbirleriyle alakalarını öğrenmiş oluyorsunuz izlenimi veriyor. Bu seyir zevki benim için kitabı bitirebilme motivasyonu oldu. Kısaca bir ruh ve sinir hastanesi var, o gün günlerden 14 Şubat ve herkes delirmiş gibi. O yüzden hastane de tedavi için yatırılan, olmayan karısının, kendi sol eliyle aldattığını düşünen Barış Bakıç'ın "Bugün 14 Şubat sevgililer günü.. Karıcım bunlar delirmiş" sözü kitabın sonu için çok hoşuma gitti. Çünkü herkes gerçekten delirmiş gibi. Not: *Kitapta sıklıkla bahsedilen "Karlı birde günde saat kulesi ve şehir" fotoğrafını çok merak ettim, hastanenin kurucularının bile gerçek ismiyle bahsedilmiş olması böyle bir fotoğrafın gerçekten var olacağını düşündürmüştü ama bulamadım. *Ve bence kitabın en cazip kısmı da Yüzyıllık Yalnızlık gibi ama Türk işi olması.
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa TarihiAyfer Tunç · Can Yayınları · 20193,436 okunma
104 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Özlem duyduğun şeyler aslında anılarındır... Merhaba sevgili kitap dostlarım nasılsınız? Bugün sizlere sevgili yazarımız
Fikret Dağlı
Fikret Dağlı
kaleminden Yalnızlığın Yansıması kitabı ile geldim. Yazarın kalemi akıcı bir o kadar da güzeldi kitabı çabucak bitti. Bitmesini istemediğin şeyler çabuk biter ya iste o misal bu kitabı herkese tavsiye
Yalnızlığın Yansıması
Yalnızlığın YansımasıFikret Dağlı · Salon Yayınları · 202427 okunma
157 syf.
10/10 puan verdi
Eser ilk defa 1937-1938 yıllarında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmiş bir piyestir. Dönemin en iyisi olarak anılan Muhsin Ertuğrul’un isteği üzerine Necip Fazıl bir oyun yazar “Tohum” adında. Fakat tutmaz, seyirciler beğenmez. Bunun üzerine Necip Fazıl, kendini Muhsin Ertuğrul’a borçlu hisseder ve hırs içinde bu eseri yazar. Psikolojik tahlillerle, mistik düşüncelerle süslenmiş eseri gerçekten hayranlıkla okuyup bitirdim. Herkes okumalı, okutmalı. Olay örgüsüne fazla girmeden kısa bilgilendirme yapmak isterim. Oyunda bir yazarımız var ve bir piyes yazmıştır, çok da tutmuştur. Gazetecinin biri onunla röportaj yaparken eserde babasının kendisini incir ağacına astığını söyleyip, sizin de bahçenizde incir ağacı var. Der. Aslında bütün piyes burasıdır. Hüsrev(yazar) karakterini yaratır, ona bir de kader çizer. Eserin sonlarında der ki; “Tüm suç benim, ben bir adam yaratmaya çalıştım. Bir de ona kader çizdim. Sonra ne oldu? Ben Allah mıyım?” Fakat bu yarattığı karakterin kaderini aslında kendisi yaşamıştır. Ve buna artık katlanamaz. Tıpkı kendi babası gibi ve yarattığı adamın babası gibi kendini evinin bahçesindeki incir ağacına asmak ister, fakat incir ağacı kesilmiştir. Devreye hükümet doktoru girer, Hüsrev’i almak isterler. Annesi yalvarır “gitme oğlum.” Tek söylediği cümle şudur; “ Ne yapayım anne kestiniz incir ağacını.”
Bir Adam Yaratmak
Bir Adam YaratmakNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20209.4k okunma
Reklam
205 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.