Abide hanımlar
Ebu Haşim el-Kareşi dedi ki: "Yemen ehlinden Seriye adlı bir kadın Mekke'ye geldi. Bir mahallemizde konakladı. Ben geceleyin onun inlemesini ve çığlık koparmasını İşiti- yordum. Bir gün hizmetkârıma dedim ki: - Şu kadıncağızın durumuna git bak, ne yapıyor? Hizmetkâr bu sözüm üzerine kadının durumunu mu- rakabe etmek üzere gitti. Onun herhangi bir şey yaptığını görmedi. Ancak o, kıbleye doğru oturduğu halde, gözünü gökten çevirmiyor ve diyordu: Seriyeyi sen yarattın. Sonra onu bir hålden diğer bir hâle geçmek için nimetinle gıdalandırdın. Halbuki senin bü- tün hållerin güzeldir. Seriyenin katında senin belånın ta- mamı hoştur. Seriye bununla beraber, zaman zaman, se- nin måsiyetine atılmak suretiyle öfkene maruz kalıyor. Onu görür müsün ki, onun kötü filini gömüyorsun diye zanna kapılsın? Halbuki sen alim ve habirsin? Her şeye kaadirsin!"
Renklerden Moru alıntılar
Taş kalpli olduğunu bildiğine göre, dedim, sandığın kadar kalpsiz değilsin demek ki. Her neyse, dedi, nasıl olur bilirsin. Kendine bir soru sorarsın, ardından on beş soru gelir. Neden sevgiye ihtiyacımız var diye sormaya başladım. Neden acı çekiyoruz? Neden siyahız? Neden kadın ve erkek var? Çocuklar aslında nereden geliyor? Hiçbir şey bilmediğimi anlamam çok sürmedi. Fark ettim ki neden buradayım diye sormadıkça, neden siyahım neden erkek veya kadınım ya da bir çalayım diye sormamın hiçbir anlamı yok, işte bu kadar. Peki sen ne düşünüyorsun, diye sordum. Bence merak etmek için buradayız. Merak etmek. Sormak. O büyük şeyleri sorarken, küçükleri de öğreniyorsun, neredeyse tesadüfen oluyor bu. Ama büyük şeyler hakkında asla ilk başta bildiklerinden daha fazlasını bilemiyorsun. Merakım arttıkça sevgim de artıyor.
Sayfa 282 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Reklam
“İyi bir karı, dedi ağabeyi, akıttığın de­ğerli suyu emen, karşılığında iyi ürün veren bereketli bir toprak parçasına benzer; oysa Kızılderili bir kadın, ne kadar sulasan da suyunu boşa akıtan kurak bir tarladan başka nedir ki? Hem sonra, aileye bir Kızılderilinin katılması herkese mutsuzluk getirecekti. Karısı, bir Kızılderiliye nasıl "eltim" diye diyebilirdi.”:::!!!
Sayfa 14
- Gitmek istersem sana söylerim zaten, dedi kadın. Adam: -Yüreğimde kal... Kadın her zamanki gibi kendine o hep yakışan gözleri ve yüzüyle o şirince gülüşüyle: - Orada değil miydim ki?
Sayfa 22 - Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık & DolunayKitabı okudu
Otomobile bindiler. Mert tam gaza basacaktı ki az önce geldikleri sokağın dönemecinde kısa saçlı bir kadının kendilerine baktığını gördüler. Mert'in kalp atışları hızlandı ve göz bebekleri küçüldü. Kadının her an belinden bir silah çıkarıp kendisine ateş etmesini bekliyordu. Ama bekledikleri gibi olmadı. Kadın gülümseyerek yavaş adımlarla onlara yaklaştı. Mert ve Tracy birbirlerine baktılar. Mert, eli silahında, camı açtı. Kadın otomobilin yanına gelip açılan camdan başını uzatarak, "Merhaba Mert. Ben de seni bekliyordum" dedi.
Sayfa 206Kitabı okudu
Gidilecek Yer
Genelev kadınının yastığını altında yarısı koparılmış, plaka esrar bulunmuştu. Kadın yargılanıyordu. Cezası ağırdır. Kadın, bu esrarın kendisine ait olmadığını ağlayarak savunuyordu. Ağır ceza başkanı sanığı azarladı. -Senin yastığının altında bulunan esrar senin olmaz da kimin olur? -O kadar adam gelir gider ki! Tanıkların dinlenmesine geçildi . İri yarı bir adam geldi. Yemin etti. -Esrar benimdir. O sırada kullanacaktım. Kendimi kaptırmışım, unuttum. Ağır ceza başkanı tanığın gözünün içine baka baka sordu . -Bunun sonu sana dokunur. Ne dediğini kulağın duyuyor mu? -Reis bey, benim yerime yatmasını istemem. Başkan kadına sordu.” Dostun mu?” Kadın başını eğdi. Ağır ceza kurulu müzakereye çekildi . Bir süre sonra geldiler. Başkan kadına,” senin tahliyene karar verdik.” dedi. Kadının dudakları titriyordu. Soyledigini güçlükle duyabildim. -İstemiyorum. -Neden? -Gideceğim yer daha mı iyi?
Reklam
"Bazı günler," dedi kadın boğuk bir sesle, "holdeki saatin tik taklarını dinliyorum. Ve beni bekleyen bütün o saniyeleri, dakikaları, saatleri, günleri, haftaları, ayları, yılları düşünüyorum. Onlarsız geçecek olan onca zamanı. o zaman, nefes alamıyorum; sanki biri kalbimin üzerinde tepiniyor. Elim ayağım tutmaz oluyor. Öyle bitap düşüyorum ki, bir yere yığılıp kalmak istiyorum."
Sayfa 146Kitabı okudu
Bir kadın konuşarak, bize Acıdan Söz Et, dedi. O da dedi ki: Acınız idrakinizi saran kabuğun kırılmasıdır.
Sonra bir kadın dedi ki, Bize Sevinçten ve Kederden Söz Et. O da yanıtladı: Sevinciniz maskesinden sıyrılmış kederinizdir. Şimdi kahkahalarınızın yükseldiği o kuyu, çokça zaman gözyaşlarınızla dolmuştu.
"Yapmak zorunda olduğumu hissettiğim bir şeyi asla yapmam seninle. Seninle yaptığım her şeyi isti- yorum. Seni o kadar çok istiyorum ki, bunu sana ver- mekten başka bu isteğin tamamıyla nasıl başa çıkabi- leceğimi bilmiyorum. Bu yüzden otur," dedi ve elini ona doğru bastırdı. Sonra aniden durdu. "Fantezinin, benim sana oturmanı
Sayfa 180
Reklam
"Ellerini uzat," dedi ona. Seksi ve şehvetli sesi Clay'i tahrik etti. İtiraz et- meden avucunu açtı. "Bunu bana tak," dedi Julia ve Clay eline yumuşak bir kumaşın düştüğünü hissetti. Gözlerini açıp ellerine baktığında nefesi kesildi. Siyah bir fular vardı avucunda ve Julia kıyafetlerini çı- karıyordu. "Gözlerimi bağla," dedi. San Francisco'da geçen ay geçirdikleri gece aklı- na geldi Clay'in. Julia ona, bunun yapmak istemediği tek şey olduğunu söylemişti. "Bunun düşüncesi bile bana kendimi fazla savunmasız hissettiriyor ve güven sorunları olan bir kadın için, yani benim için bunun iyi bir fantezi olduğunu sanmıyorum. "Ama sen demiştin ki," diye başladı Clay, ama giysilerinin yığın halinde yere düştüğünü ve sadece dantelli çamaşırının ve topuklu ayakkabılarının kaldı- ğını görünce söyleyecekleri yutulup gitti. "Ne söylediğimi biliyorum." Julia elini onun göğsünden aşağıya indirdi, dokunuşu onun vücuduna ürpertiler gönderiyordu. "Ama işler değişti ve senin için bunu yapmak istiyorum. Bu, senin beni sorunlarımdan kurtarmanla aynı şey değil belki, ama yinede sana istediğini vermek istiyorum. Senin için bunu yapmama izin ver." Clay kafasını hayır anlamında salladı. "Bunu bana teşekkür etmek için yapma." "Sana teşekkür etmek için yapmıyorum bunu," dedi Julia kararlı bir şekilde. "Sana istediğin her şeyi verebilmek için yapıyorum." "Bunu yapmak zorunda değilsin," dedi Clay, sesi içinde bunun için yanan arzuyla savaşırken boğuklaşmıştı.
Sayfa 178
Yanan ormanda elli gün
İhtiyar dallardan yapılmış kulübesine götürdü.Kulübede genç bir kadın ve çocuklar vardı.Çocuklar bize bir tuhaf korkuyla bakıyorlardı.Memede eğilip: Benim Kürtçe bildiğimi söylemeyecek sin.Güya sen bana tercümanlık yapacaksın.Memet tamam dedi. İhtiyarın ayakkabıları otomobil tekerleklerinin iç lastikleri var ya,ondandı.İç lastikleri birer parça kesip sicimle ayaklarını bağlamış. Lastik ayakkabıların ikisinin de altı delinmişti.Altı kocaman yarıklarla doluydu.Tırnakları görünüyordu.Tırnakları uzamış yarılmıştı.Ellerinin tırnakları uzamıştı.Tırnakların dipleri kapkara idi.İhtiyar bütün bunlara rağmen yüzünde dostluk edası okunuyordu. Dostça bakıyor ki,sanki kırk yıllık ahbaplık.
Sayfa 53 - YkyKitabı okuyor
.."Senin avradını şöyle şöyle yaparım", dedi. Kadının kocası da, "Ben de senin avradını..." diyerek adamın yakasına yapıştı. Burada noldu biliyor musunuz, kadın araya girdi, kocasına. "Sen deli misin, bana ne yapabilir o?" diye bağırdı. Ama kadının kocası, öyle bir bağırış bağırdı ki, "O sana birşey yapamaz, ama, ben onun karısını şaparım dedi. Kadının kendi namusu ortaya atıldığı halde kocasını kurtarmak için hiç kızmamış göründü. Ayrıca, kendi kocası başka kadınla ilgi kuracağı için de hiç kıskanmadı. Ve böylece kadın, bir durak insanın önünde aşağılanmış oldu. Ama öteki kadınlar kadına, "Bravo, bir cinayeti önledin" dediler. Oysa ki oradaki kadınlar da aşağılanmışlardı, bunun farkında değildiler.
kadınlar,kuruntular ve muhtemel ilişkilerin hazin sonu….
Delikanlı birdenbire bir şey anlamamıştı: - Şimdi böyle mi oldu? dedi. - Onu size sormalı. .. Nasıl olduğunu elbette siz benden daha iyi bilirsiniz. - Lakin söylediklerinizden bir şey anlayamıyorum. - Tabii anlamazsınız, anlamak istemezsiniz ... Çünkü bu işinize gelmez. - Lakin rica ederim, bana bunu izah ediniz. Emin olu­nuz ki ne demek
3. Murat Han, rüyasında bir zatın cenazesini kaldırmak için manevi bir emir alır. Sultan, Veziriazam Siyavuş Paşa'yı da yanına alır ve yine tebdil-i kıyafet dışarı çıkarlar. Hala gör­düğü rüyanın tesirinde olan sultan gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa' ya, Zeyrek'ten aşa­ğılara
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.