Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Baskın olma hırsına dönüşmüş olan eski yara..
Toplumumuzun bir annede açtığı en derin yara sadece kadının ezilmesi değildir, erkeğin üstünlük efsanesine alet olmak ve kendi değersizliğini kabul etmek zorunda bırakılması da son derece vahimdir. Bugünkü kadın hareketi, eşitliği en kötü erkek kadar kötü olma hakkı olarak gördüğü sürece, erkek iktidarı yeni şekillere girerek sağlamlaşmaya devam edecektir. Daha da kötüsü, bu kadınlar yaratıcı etkisi olan sevgilerini reddettikleri sürece, gerçek iç güçlerini bir kenara iterek, kayıtsız bir güç kullanımında karar kılan kadınlar ve erkekler yetiştireceklerdir. Ödipus kompleksinin gerçekte temsil ettiği şey budur: Baskın olma hırsına dönüşmüş olan eski yara.
Sayfa 93 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
"Biz bu örümcekli kafadan ne zaman kurtulacağız? Kadını erkeğin arkasına atan, onunla bir mecliste oturmayan, bir çatı altında kadın erkek birlikte bulunmak gerekince araya perde geren toplum hiç bu çağın toplumu olabilir mi?"
Reklam
En büyük kötülük, daha doğrusu tek kötülük, doğal gerçekliklere gelip yapışan toplumsal uzlaşma ve kurgulardır – evet, tüm kurguları kast ediyorum; aileden paraya, dinden devlete kadar hepsini... İnsan, ya erkek doğar ya da kadın. Demek istediğim, insan yetişkin olduğunda erkek ya da kadın olmak üzere doğar; doğal olarak, bir eş olmak için, zengin ya da yoksul olmak için doğmaz, hele Katolik ya da Protestan olmak, İngiliz ya da Portekizli olmak için hiç doğmaz. Toplumsal kurgular sayesinde şu ya da bu olunur. Peki ya bu toplumsal kurgular neden kötüdür? Çünkü bunlar kurgudur, çünkü doğal değillerdir.
Can Yayınları
Erkekler kadının değerini bilemez, Firdevs. Kendi değerini belirleyen kadındır. Fiyatın yükseldikçe, erkek senin gerçekten değerli olduğunu daha çok kavrar, elindekini avucundakini sana vermeye razı olur. Kendi olanağı yoksa sana vermek için başkasından çalar.
Yaşadığı deneyimlerden güç alan, kendi kendini yetiştiren kadınlar düşünme eylemine de giriştiler. Bu nedenle kendilerine cinsiyetçi, aşağılayıcı lakaplar takılanlar bile oldu. Örneğin, 1790’da, 31 yaşındayken dönemin erkek aydınlarıyla polemiğe girdiği için Mary Wollstonecraft’a “jüponlu sırtlan” adı takılmıştı.
Sayfa 40 - metis yayınlarıKitabı okuyor
1930'lardaki kalem kavgaları: Atsız, kalem kavgalarıyla da tanınmış bir isimdir. Onun deyişiyle "mürekkepli kalem tartışmaları”208 ilk yazı hayatından vefatına kadar sürer. Atsız Mecmua'dan, Ötüken'in son sayılarına kadar. Atsız Mecmua'da ve Orhun'un ilk dizisinde eleştirdiği veya kalem kavgasına giriştiği kişiler
Reklam
184 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Kitabı henüz okumadan önyargı ile (ve kitabın isminden kaynaklı) ajitasyonlu, bol dram içerikli olacağını sanmıştım fakat sağ gösterip sol vuran bir eser çıktı karşıma. Son derece akıcı ve gerçekçi bir kitap. Kitaba başlayınca elimden bırakamadım. Uzun zamandır bu kadar akıcı ve özümsediğim bir kitap okumamıştım. Kitapta bir kadının çocukluktan itibaren gelişimini ve başına gelen olaylara tepkilerini görüyoruz. Ve bunlar öyle ağlamaklı ya da karakteri haklı çıkarmak şeklinde değil de, karakterlerin her biriyle empati yaptırılarak okuyucuya aktarılıyor. Kitapta kadın hakları, eğitimde eşitlik, iş hayatında eşitlik, evlilikte karı kocanın rolü, çocuk sahibi olma konusundaki duruşlar, cinsiyetin yaşayışa etkisi, aile içindeki kız çocuk erkek çocuk olma sorgulamaları, anne baba olma /olmama isteği, yine kadın erkek ilişkisinden yola çıkarak aldatma, sadakat, aidiyet konularındaki düşünceler ve genel olarak tüm ilişkilere ait örnekleri bolca görüyoruz. Okuyucuyu yormayan aksine merak uyandıran bir anlatımla kalbimde taht kuran kitap için 10 tam puan vermiş bulunmaktayım. Tekrar tekrar okumalık...
Kadının Adı Yok
Kadının Adı YokDuygu Asena · Doğan Kitap · 06,5bin okunma
44 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Marguerite Duras bu kısacık kitabında kadın erkek ilişkilerinin sevgi boyutunu ele alıyor. Bunu da başlıca iki tema üzerinden bize anlatıyor.. Birincisi sevgi olmayan bir ilişkinin nasıl olabileceğini bize gösteriyor. İkincisi ise sevgisiz bir ruhun aslında yaşamadığını, ölü biri olduğunu ispat etmeye çalışıyor. Kitap çok farklı bir uslupla yazılmış. Tamamen ikinci tekil şahısa anlatım şeklinde ilerliyor. Hayatı boyunca hiçbir kadına ilgi duymamış, onları arzulamamış, sevmemiş, hatta hiçbir kadına bakmamış bir erkeğin, kendisine bu duyguyu yaşatması için para karşılığında bir kaç geceliğine bir kadını kiralamasıyla başlıyor. Ama geçen süre içerisinde bu kadın, bu ölüm hastalığına tutulmuş erkeğe çok farklı mesajlar verecektir. Kitap gerçekten çok kısa, yarım saatte okunacak kısalıkta ama verdiği mesajlar gerçekten muhteşem. Ben beğenerek okudum. İlgi duyanların okumasını tavsiye ederim.
Ölüm Hastalığı
Ölüm HastalığıMarguerite Duras · Metis Yayınları · 2005588 okunma
Salaklara küfür edilmez yaso çok ayıp şiiii :)
Bu salağın bile bana”boşanmış kadın” gözüyle baktığına emindim. Bütün erkekler böyleydi. Bir kadın evlenip boşanmışsa mutlaka “erkek” arıyordur, mutlaka “erkek” ihitiyacı içindir!
Aldatmak
Önüne ilk çıkan erkek onu istemezse, ikincisi, üçüncüsü gelecektir. Tek bir adamı bekleme gereksinimi duymayacaktır. O dönmediği zaman üzülmeyecek, bir şey beklemeyecek, umutları suya düştüğünde acı çekmeyecektir. Hiçbir şey umut etmeyecektir artık, hiçbir şey arzulamayacaktır. Hiçbir şeyden korkmayacaktır çünkü onu incitebilecek her şeyi zaten yaşamıştır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.