...Arabanın dikiz aynasından salınan küçük seramik pabuca uzanıp ters çevirdi. İçindeki turuncu küçük şekeri avucuna düşürdü. “Bütün suç bu şekerin!” dedi muzipçe. O şeker, turuncusuyla, kalbindeki metruk şehrin ışıklarını yakmıştı. Bir küçük çocuk koşuyordu şimdi içindeki şehrin sokaklarında. Mor salkımlar salınmıştı bahçe kapılarından. Bir
Kendimi ayırt etmeden söyleyeceğim; bazen erkek soyu midemi bulandırıyor. “Kadın kokusu”, taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi… Gözümüzü kör ediyor; başımızı döndürüyor. Amerikan başkanından hocasına, kör cahilinden okumuşuna, kılıbığından “Taşfırın”ına kadar böyle bu…
Reklam
Deli Fahri, başını daktilonun durduğu kirli masaya koymuş uyukluyordu. Dört bir yanını rakı kokusu sarmıştı. Ayak sesi duyunca başını kaldırdı. Bu biçim ayak sesleri, dilekçe yazdıracak insanların ayak sesleridir. Fahri, yılların verdiği alışkanlıkla, dilekçe yazdıracak kimseleri ayak seslerinden tanırdı. Masası bir kasap dükkanının saçağı altında olduğundan yanından Her zaman bir sürü insan geçerdi. O, geçenlerin hiçbirisine başını kaldırıp bakmazdı. Dilekçe yazdıracak kimse, çok uzakta bile olsa, o başını hemen kaldırır gelenin gözlerinin içine bakarak: Anlat bakalım, derdi. Anaya da: Anlat bakalım, dedi. Kadın, kaldırımın üstüne oturdu, başını duvara dayadı: Kurban olduğum Fahri efendi, diye başladı.
Sayfa 157Kitabı okudu
Sabah o güzelim kadın kokusu sonbaharın inatçılığına rağmen şehrin üzerinde dolanmaya başladı....
SUSKUN Sus, kimseler duymasın. Duymasın ölürüm ha. Aydım yarı gecede Yeşil bir yağmur sonra... Yağıyor yeşil.
Ganj Süresi Çamurlandı su bereketin ve rahmetin kutsal hayvanları ölüm küllerini savurdu memelerinden yiterken kent yollarında çan çıngırak kalçaları et ve süt yorgunu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.