John Clare
Bir manzara düşlerim, adam ayağı başmamış, Kadın yüzü gülmemiş, ağlamamış. Yaşayayım orada Yaradanımla, Tanrımla Ve uyuyayım çocukluğumun tatlı uykusuyla, Rahatsız etmeden, edilmeden uzandığım yerde, Altımda yeşil çimen – üzerimde gök kubbe.
·
Not rated
Kitapların yasaklandığı daha da önemlisi yasaklanmasa bile kimsenin onlara ihtiyaç duymadığı; herkesin mutlu olmak için uğraştığı, kimsenin mutlu olmadığı ama buna inandığı; insanların acı çekmemek için kendi ailelerini bile feda ettikleri ve onların ölümüne değil, onların ölümüne bile ağlayamama düşüncesine ağladıkları; empati ve duygudan yoksun, kutsal tanrıları Hz. İsa'nın dahi bu hızlı tüketim çağında televizyon ekranından seyredilerek toplumda normalleştirildiği; itfaiyecilerin yangını söndürmek yerine başlattığı ve geceleri evinde kitap sakladığı tespit edilen insanların evlerine baskın yaparak kitapları yakarak yok ettiği bir distopya hayal edin. Her şey bir itfaiyeci olan Montag'a, yeni tanıştığı komşusunun bir zamanlar itfaiyecilerin yangını başlatmak yerine söndürdüklerini söylemesiyle başlar. Bir gece kitap tespit edilen yaşlı bir kadının evi ateşe verilir, kadın evinden çıkmak istemez ve kitaplarıyla birlikte yanmayı tercih eder. Montag şahit olduğu bu manzara karşısında "Bir kadının yanan bir evde kalmasına yol açtıklarına göre, kitaplarda bir şeyler olmalı… hayal edemeyeceğimiz bir şeyler olmalı. İnsan bir hiç uğruna kalmaz." diye düşünür. Montag o andan itibaren yaşadığı toplumu sorgulamaya başlar ve ordan gizlice bir kitap alır, böylece olaylar gelişir.
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202290.3k okunma
Reklam
Muharebe esnasında sağ kolunu kaybeden Fransız subayı, hatırasını şöyle anlatıyor: "Biz Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştığımız için övünebiliriz. Şiddetli bir süngü harbinden sonra, savaş sahasını dolaşırken bir Türk askerinin, kendi gömleğini yırtarak Fransız askerinin yarasını sardığını gördüm. Tercümanım vasıtasıyla sordum: "Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun?" Mecalsiz asker şu cevabı verdi: "Bu asker yaralanınca, cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Herhalde resimdeki annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok, o kurtulsun, evine dönsün istedim." Bu asil davranış karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Bu sırada emir subayım, Türk askerinin yakasını açtığında, gördüğüm manzara karşısında yanaklarımdan sızan gözyaşlarımın donduğunu hissettim. Çünkü Türk askerinin göğsünde, bizim askerden daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot basmıştı. Az sonra ikisi de öldüler."
Sayfa 55
Ülkelerden bir uyurgezer gibi geçiyor. İç dünyasında daldığı düşlerden, kahvede bir masaya yerleşen irikıyım bir burjuvanın ya da burnunu çekerken zil gibi sesler çıkarıp sümküren pansiyoncu kadın siluetini bir bakışta kapıvermek için uyanıyor ancak. Bir tetik hızlılığıyla, acınacak halde olan kendi dramlarını, buruk sevinçlerini, nazlı pişmanlıklarını anımsıyor. Onları evirip çeviriyor, derisi yüzülmüş tavşan eti çıplaklığıyla gözleri önüne getiriyor. Ama onları saran dekor sis içinde titriyor, geriliyor. Dostoyevski insandan ötesini görmüyor. Görüş alanı insanla sınırlanıyor. Manzara onu ilgilendirmiyor. Torino'nun düz ve dik sokaklarına bakıyorsa bu, onları St. Petersburg'un sokaklarıyla kıyaslamak içindir. Arno, ona Fontanka'yı hatırlatıyor. "Ne doğa, ne anıtlar, ne de sanat yapıtları onu ilgilendiriyordu, diye yazıyor Strakhov. Tüm dikkatini insanlara yöneltiyordu."
Sayfa 226 - Üçüncü Kitap, İkinci Bölüm, Avrupa'ya İlk Gezi-Polonya OlayıKitabı okudu
Avrupa'da güzel, tarihi bir mekân. Onlarca insan açık alandaki masalara oturmuşlar, yiyor, içiyor ve eğleniyorlar. Pejmürde hallerinden mülteci oldukları anlaşılan insanlar yaklaşıyor yanlarına. Kim bilir hangi Ortadoğu ülkesinden, hangi zulümlerden kaçıp geldikleri bu medeni Avrupa ülkesinde, karınlarını doyurmak için bu insanlardan yardım istiyorlar. Kendi ülkesinin insanlarının, idarecilerinin siyasi hesapları sürdü onları taa buralara. Fakat insanlıktan nasibi olmayan zavallılar, onlara bir köpek muamelesi yapıyor, oturdukları yerden yiyecek fırlatıyor, kadın erkek hep birlikte bu manzara karşısında kahkaha atıyorlar. Allah bu mazlumları bu hâle düşürenlerin de, onlara bunu yapan insanların da belasını versin. mwebtv.hurriyet.com.tr/haber/psv-taraf...
170 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 7 days
#kitapyorumu ️ 10/10 Okuduğum tarih: 14.05.2023 Şimdi size, normalde okuduklarımdan farklı bir Agatha kitabı ile geldim. Neden mi daha farklı diyorum? Normalde bir cinayet olur ve dedektiflerimiz onu çözmeye çalışırlar değil mi? Evet, bu kitapta da dedektiflerimiz cinayeti çözmeye çalışıyorlar ama odak noktamız çok farklı.. Arabası hendeğe düştüğü için yardım arayan Michael ışıkları açık olan ilk eve koşar, iki ses eder ama kimseden ses gelmeyince içeri girer. Ve karşısındaki manzara yüzünden mini bir şok geçirir. Ölü bir adam ve elinde silah bulunan kadın. Michael, kadını güzel bulduğundan ceza almasını istemez ve hemen onu kurtarmak üzerine kurulu senaryolar oluşturur. Sonrası için kitabı okumanızı öneriyorum, asla pişman olmayacaksınız Bu kitabı
Mavinin Denizi
Mavinin Denizi
bacım ile beraber okuduk, okurken kitapta kim varsa sırayla hepsi katil oldu gözümüzde Eşlik ettiğin için teşekkür ederim Bu kitabı benim için Sevdiğim Bey’in seçtiğini belirtmek isterim. Çok güzel bir tercih yapmış ona burdan çok teşekkür ediyorum Ayrıca grubumuzun @okumayaasikkadinlarr bu ay belirlediği tür #polisiye için seçtiğim bir kitap oldu
Beklenmeyen Misafir
Beklenmeyen MisafirAgatha Christie · Altın Kitaplar · 20194,193 okunma
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.