Habil ve Kabil'in bile anlaşamadığı kanlı topraklarda, kadın kimliği ile var olmaya çalışmak... Kadın olmak zordur. Doğduğunda başlar sınıflandırma. Büyürken kendini hep birilerinden, bir şeylerden korumak zorunda olduğun beyninin ücra köşelerinde yer eder. Savunmasız olduğun, bağımlı olduğun, güçsüz olduğun vurgulanır hep hatta beynine kazınır. Kadın mini etek, topuklu ayakkabı giyerse 'yollu', bir ortamda kahkaha atarsa 'aranıyor' olur. Kadının görevi; iyi eş, iyi anne, iyi bir ev kadını olmaktır. Oysa ki kadınlar ne çok mücadele vermişlerdir tarihte 'kimlik'lerini kazanabilmek için. Bir oy verebilmek için ne çok kanlar dökülmüştür toprak anaya, sanatlarını icra etmemeleri adına kapatılmıştır yıllarca dört duvara ya da var olmamaları için kanunlar değişmiştir, bu sefer gözyaşı dökülmüştür toprak anaya. Ülkemizde 80'li yıllarda yükselen ve sözlük anlamı; kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olmasını savunan düşünce akımı olan 'feminizm'in öncüsü olacak genç bir kadın, süre gelen bu haksızlıklara, sınıflandırmaya, ötekileştirmeye karşı çıkacak, defalarca yılmadan kadınlara gücünüzü fark edin diyecek ve erkek egemen topluma savaş açacaktı. Daha bu kelimenin anlamını dahi bilmeyen, köhne, kalıplaşmış kafaların düşünce sistemini yıkmaya çalışacak ve bazılarının rahatını kaçıracaktı Duygu Asena.