Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Yazarın da dediği gibi "Bu bir aşk romanı değil"
.
.
Şiir tadında bir düz yazı.
Kitapta büyük harf kullanılması gereken hiçbir yerde büyük harf kullanılmamış. Bu başta beni rahatsız etse de çok zamanla farklı ve hoş gelmeye başladı. Protest bir yaklaşım olarak algıladım ve hoşuma gitti.
.
.
Kitabımız kırsal kesimde 2 genç kadın üzerinden kadınların hayattaki yeri, görevi, beklentileri, toplum baskısı gibi temel konulara değiniyor.
.
.
Kitabın 2024 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandığını söylemeliyim. Ayrıca yazarımızın fenimist şair, oyun yazarı ve çevirmen olduğunu; sosyal fobisi yüzünden ödülü almaya bizzat gidemediğini de belirtmekte fayda var.
.
.
Ben kitabı beğendim, farklı bir deneyimdi.
yazarın diğer bir başka kitabını bulamamam üzerine görevlinin önerdiği bu kitap beni çok etkiledi ve sarstı. kendi çevremden bildiğim olayların başka bir coğrafyada başka kadınların da sorunu olduğunu görmek ve mücadelelerine şahit olmak tam da kitabın başlığını hissettirir nitelikte oldu. itiraf etmeliyim, yazarın okuduğum ilk kitabı olduğu için demokrat yanlısı bir fanatik olduğunu düşünmek üzereydim taaa ki onlar hakkındaki düşüncelerini de okumaya fırsatım olana kadar. tüm kadınların hikayesi, tek bir coğrafya üzerinden ama her coğrafyadaki kadınlar tarafından anlaşılabilecek şekilde yazılmış, çok hoşuma gitti.
Yanlış görmediniz! Evet, sadece kadınların olduğu bir ülke. Sevgi, saygı, hürmet, bağlılık, bilgelik, refah düzeyinde, zekâ, eşitlik, sağlık üzerine kurulmuş var olan bir ülke var karşımızda. Van, Terry ve Jeff keşfe meraklı üç Amerikan vatandaşı genç erkekler Kadınlar Ülkesi'nin var olduğunu duyup merak ederler ve bu yolculuğa çıkarlar yolculuk sırasında üzerinde türlü türlü tartışmalar, yorumlar yaparlar ve sonunda kendilerini Kadınlar Ülkesi'ne ayak basmış olarak görürler. Van, daha çok gözlemlemeye meraklı aynı zamanda bir beyefendi kişi olarak birinci derece anlatıcı kişidir. Terry, biraz hoppa bir kişiliğe sahip ve kadınları ikiye ayırır; arzulayanlar ve arzulamayanlar bakın hele şuna. Jeff, çok daha uysal bir beyefendi olarak karakterize edilmiş kişidir. Kitabı çok merak ederek aldım ve inanılmaz bir şekilde farklı bizim dünyamızdan çok daha farklı bir ülkeyi tanımış oldum ütopik de olsa okunması bence harikulade!
Hiç tanımamış olan sevgililere...
Bu kitabın benim için özel yeri vardır daima. Her kadın bir an olsun köşesinde bucağında bir kenarında kendini bulmuştur. İlk heyecanımız, ilk aşkımızı hepimiz hatırlarız nasıl tutkuluydu o günler? O adam nasıl özeldi?
Kitap kahramanı benmiş gibi okuyorum bi kitabı her seferinde. Gözümde Burak Özçivit, Lucifer, Emir Sarrafoğlu gibi adam beliriyor. Aşkı hiç tatmamış, çapkın bir adam. Sevdiğimiz adamın ismini kimseye söylemeye cesaret edemeyiz, bize olan bizim olmalı diye düşünürüz belki de sevgimiz o kadar büyüktür ki kıskançlık her zerresini kaplar.
Çok seven kadınları bazen ezik bulurken bu kadın neden bilmiyorum çok asil geldi gözüme.
Bazı taraf çok sever ve onun bahtsızlığı çapkın bir adamı sevmekten geçer, adam onu tanımaz, görmez, bilmez..
Bazı kadınlar en kutsal saydığı bedenini sevdiği adama sunarken o adam sadece bir beden olarak görür kadını. Ne acıdır bunları bu satırlara dökmek..
R hiçbir zaman hiçbir şekilde sevemezdi o kadını, bazı adamların kalbi olmaz.
Kızamıyorum bilinmeyen kadınımıza hatta biz kadınlara kızamıyorum. Bazı kadınlar o kadar güzel sever ki kimi sevdiği önemli değildir sevgileri yücedir Piraye gibi.
Bazı kadınların kaderi sevmeyi bilmeyen kendisine saygısı olmayan adamları sevmekten geçer. Ve işin en garip yani aşkın yüceliği, aşkın değeri bu adamları sevmekle ortaya çıkar.
Selam olsun R'lere ve selam olsun Bilinmeyen Kadınlara...
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022227,1bin okunma
'' Acıda ve ıstırapta yalnız olmadığını bilmenin o yumuşatıcı hissi , tüm korkuların yok olup gitmesini sağlardı. Çünkü insanın tek başına üstesinden gelemediği , vicdan azabı , bir başkasının da ortak olduğu günahlar pekala hafifleyebilirdi .''
Selamlar sevgili dostlarım . Yazarımızın ilk ve üzerinde çok emek harcadığı eseriyle BERABERIZ. Hurafelere inanır mısınız ? Alaya mı alırsınız ? Peki bu Hurafelere hayatınızı ne derecede etkiler ? Bu eseri okurken , inanmayacağınız yok artık bu da olmaz diyeceğiniz ama gerçek yaşamda kıyısında köşende dahi olsa, inanacağını bir şeyler var . Korku , iman ve iman ( sözde ) . Adaklar adamak , adam öldürmek . Ama bana kitapta sana en çok dokunan yer nereseydi diye sorarsanız , ENSEST idi derim .
Babası tarafından tacize uğrayıp , yine babası tarafından yaftalanıp insanlara yem olan bir kız çocuğu ve sanki kendisi suçluymuş gibi özürler dilemesi. Ne kadar hayattan , sizden , bizden yaşanan şeyler değil mi ?
Bir lanet , bir köyü tüm erkeklerini elinizden alsa , kadınlar daha doğurmadan çocuklarını kaybetse veya hiç hamile kalamasa ama sizin ikiz ve erkek çocuklarınız olsa , laneti kırmak ve evlatlarınız korumak için neler yapardınız ?
Annemin Kasetleri , yüreğimizi bölük bölük yapan , yeri geldiğinde güldüren ama genelde hüzünlendiren bence trajikomik bir eserdi ..
"Biz kadınlar kendimiz değil başkaları için seçimler yaparız ve anne olduğumuzda biz... çocuklarımız için ne gerekiyorsa ona katlanırız. Onları koruyacaksın. Bu seni, onları incitecek. Senin görevin, kalbinin kırıldığını saklayıp ihtiyaçları olan şeyi yapmak."
Kristin Hannah 'ı tanıdığım ilk kitaptı. Lise birinci sınıfta okuyup
