Eğer insan içte ya da dışta zalim insanlarla birlikte yaşarsa, Cadı Tanrıça’yla karşılaşmak ya da ateşli ışığı taşımak gibi yollarla edindiği bilinç halini sürdüremez. Eğer siz odadayken, siz konuşurken, bir davranış sergilerken ya da tepki gösterirken gözlerini kaçırıp iğrenmeyle tavana bakan insanlarla çevriliyseniz -hem sizin hem de bizzat kendilerinin- tutkularmı söndüren insanlarla bir aradasınız demektir. Sizi, çalışmalarınızı, hayatınızı umursamayan kimselerdir bunlar;
Elma soyar gibi soyduğum kadınlar
Bir hastalık bıraktı korkularımda
Kimseyle tanışmak istemiyorum
Evet lütfen, beni bağışlayın
Vitaminsiz kalmak istiyorum
Hasta olmak yaşadığımı anlatan bir buhran
Bana bir gün doktor şair dostum sormuştu
Neden yazıyorsun durmadan?
Yaşadığımı kendime kanıtlamak için
Hepsi bundan...
Çevresine nezaket ve üstünlük yayıyor, bense memnun olmak zorundayım. Benden önceki kadınlar hep memnun oldular, benden sonra pek çoğu memnun olacak. Hayatın zor anları karşısında yaslanabileceğimiz iki metrelik, cilalı bir tıbbi özgüvenden daha iyi ne olabilir ki? Hele de bu kadar garanti verici bir ortamda...
"Buz gibi değil, ağaç gibiyim," diye geçirdi aklından. İstese kendini bir ağaç gibi toprağa dikebilirdi.
"Tohum değilim ki, basbayağı ağacım ben, kendimi dikmeliyim."
Ergenlikten genç kadınlığa, evli kadınlıktan evde kalmış kızlığa ya da orta yaştan yaşlılığa ilerlemek, kocakarı çizgisini geçmek, yaralanmış olarak, ama kendi değer sistemleriyle yola çıkmak; işte ölüm ve yeniden doğum budur.