Kadınlara dair bölümüne kadar her şey çok güzeldi,akıcı ve açıklayıcı bir kalemi olan yazarımız,sonlarda bir an da kadının toplumda yerinin olmadığını söyleyen bir yazara dönüşüyor. Kadını bu kadar övüp daha sonrasında 6-7 sayfalık bir kısımda yerin dibine sokan bir yazar daha görmedim. Dönemine göre sanırım,çalışmayan ve ölen eşlerinin parası yiyen kadınlar nedeniyle yazarımız biraz kin dolu sözlerini çoğul konuşarak tüm kadınlara yöneltmiş. Katılmadığım bir çok tarafı ve fikri var. Kadınlar itaat etmek için yaratılmış varlıklar değil,yönetmek için yaratılmış varlıklardır. Ve bir kadının detaycı bakış açısı ile bir erkeğin dümdüz olan bakış açısı hiç bir zaman aynı kefeye konamaz,bir tutulamaz. Çok eşlilik konusunu savunan yazarımız,erkeklerin birden çok kadın alarak “metres” ilişkisini onayladığını söylüyor. Günümüzde bunu kabul edecek kadın var mıdır? Erkekler eğer kendi uçkurlarına sahip çıkamıyorlar ise tek eşlilik tercihtir ve bu yöntemi tercih etmeyebilirler. Bir kadını aldatmak,metres ilişkisi kurmak savunulacak hiç bir yanı olmayan bir tezdir. Yazarımız kadınların evde oturarak hiç bir şeye karışmamasını ve yalnızca ev idaresi ile uğraşmaları gerektiğini savunuyor neyse ki biz kadınlar ekonomik özgürlüğümüzü elimize alarak,kendi ayaklarımız üzerinde durarak erkek hegemonyasını yıkmış,milattan önce kalan bu ataerkil fikirleri çiğnemişiz. Son kısım yazarın tamamen kendi düşünceleri olduğu için yazardan da kitaptan da açıkçası bir kadın olarak nefret ettim,benim için çok büyük bir hayal kırıklığı.
Cinsel Aşkın Metafiziği 
Arthur Schopenhauer
