Merhaba Sevgili Okur,
Sana Bertrand Russell’ın "Mutlu Olma Sanatı" adlı kitabından bir kesit sunmak istiyorum.
Kitap, çekememezliğin, toplumda ve bireyler arasında ne kadar yaygın ve köklü bir duygu olduğundan bahsediyor.
Russell, bu duygunun çocukluktan itibaren başladığını ve tüm hayatımız boyunca bizimle birlikte olduğunu
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Şimdi de, insanların serinkanlılıkla tartışmada güçlük çektikleri bir konudan, evlilik törelerinden söz edeceğim. Bütün ülkelerde insanların büyük bir çoğunluğu, kendilerininkinden farklı olan evlilik törelerinin ahlaka aykırı olduğuna; bu görüşe karşı çıkanların ise kendi sorumsuz yaşam tarzlarını haklı kılmayı amaçladıklarına inanmışlardır.
Hindistan'da geleneklere göre dul kadınların yeniden evlenmeleri, akıl almaz ölçüde korkunç bir şey olarak kabul edilir. Katolik ülkelerde boşanmak çok büyük bir günah sayılırken, evlilikte sadakat kurallanna yönelik yapılan bazı ihlaller, en azından erkeklerce yapılmışsa, hoşgörüyle karşılanır. Amerika'da boşanmak kolaydır ama evlilik dışı ilişkiler şiddetle kınanır.
Müslümanlar, bize çok aşağılayıcı gelen çokeşliliğe inanırlar.
Bütün bu farklı görüşler aşırı bir şiddetle savunulur ve bunlara karşı gelenler çok acımasızca cezalandırılır. Ancak yine
de, bu ülkelerden hiç kimse kendi ülkesindeki törenin insan mutluluğuna katkısının diğerlerinden daha çok olduğunu göstermek için en ufak bir çaba sarf etmez.