Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kin ve intikam duygularının böylesine yoğun patlamalarla ortaya çıktığım, bir insan çehresini bu kadar çirkinleştirdiğini ilk defa görüyordum.
Sartre hayali geniş adamdı, insanda dehşet duygusu uyandıran her şeyden nefret ediyor, savaş çıkacağına inanmıyor, genel havaya ölçülü bir saygı gösteriyordu; bazı geceler korkulu kâbuslarla ve çığlık çığlığa uyandığını biliyorum, Bulantı da bu kâbusların etkisi vardır. O öyleydi, ben de şizofren bir hasta gibiydim. Toplumsal ve ekonomik sorunlarla ilgileniyordum fakat bu ilgi düşüncede kalıyordu; gelişim halindeki olaylara değil, zaman aşımına uğramış ve artık belli bir kalıp içinde donmuş olaylarla haşır neşir oluyordum.
Reklam
Evlilik, aile yaşamının zorunluluk haline getirdiği her şeyi ve bütün angaryaları iki misli çoğaltacaktı. Bizim başkalarıyla olan ilişkilerimizi etkilemekle kalmayacak, aramızdaki bağları koparacak, kurduğumuz dengeyi bozacaktı.
Reklam
Onun yüzünden hiçbir felâkete uğramayacağımı biliyordum.
Sartre'ın gözünde bir yazar, kesin olarak herhangi bir toprağa bağlanamazdı. Hattâ yazar hiçbir insana da kesin bir şekilde bağlanmamak zorundaydı. Sartre yaradılışı bakımından tek kadınla yetinecek, ömür boyu tek kadınla yaşayacak adam değildi; kadınları erkeklerden daha az gülünç buluyor, daha çok önemsiyor ve kadınlarla birlikte olmaktan zevk duyuyordu. Henüz yirmi üç yaşındaydı ve değişik kadınlar tanımak istiyor, kadınlardaki değişikliği seviyordu. «Bizim aramızdaki bağlantı» diyordu bana, «aşkın gerekli olanıdır fakat ikimize de başka küçük aşklar gerek.» Birbirimize çok benziyorduk, sanki aynı hamurdan yoğrulmuştuk, bu yüzden aramızdaki anlaşma kolay kolay bozulmaz, sonsuza kadar uzanabilirdi.
Yaşamı sevişimiz bir terslik değil, çocuksu iyimserliğimizin doğal sonucuydu. İnsan yeniden yaratılmalıydı, bu da bir bakıma bizim eserimiz olacaktı. Kitaplar yazacak ve bu yeni aşamaya kitaplarımızla katılacaktık.
409 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.