‘’ O günkü politik eyleme doğrudan doğruya katılmamak için gelecekteki eserlerini öne süren iki küçük burjuva aydını ancak böyle anlatılabilirdi; bu ikimizin de gerçek durumuydu, bu gerçeği unutmamaya kararlıydık.’’
‘’ Herkes kendi sınıfı tarafından sınırlandırılır, fakat hiç kimse bu şartlanmaya kesinlikle mahkûm değildir; işte biz bu iki gerçek arasında bocalıyorduk o devirde;Dos Passos, bu iki gerçeği estetik planda dengelemiş, usta bir sentez yapmıştı, hayrandık onun tekniğine. Anlattığı kahramanların karşısında öyle mesafeli duruyordu ki, onları hem kendi bireysel davranışları içinde ve kişiliklerinin en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar işliyor, hem de toplum düzeninin bir sonucu olarak ele alıyordu; kahramanlarının tümüne aynı ölçüde özgürlük tanımıyordu; meselâ; ihtiyaç içinde kıvranan, yorgunluktan bitkin düşmüş, ayaklanmaya hazır kahramanlarından, sömürülen kişilerden bazılarının, bazı anlarda içtenlikle yaşadıklarına, doyduklarına, mutlu olabildiklerine tanıklık ediyordu; onlar yaşıyorlardı; ama sömürgeci durumundaki sınıfın insanlarını ve onların yabancılaşmasını daha keskin çizgilerle ayırıyordu; onlar bütün davranışlarıyla, sözleri ve iç dünyalarındaki dengesizlikleriyle kollektif bir ölümün ürünüydüler.’’
Reklam
‘’ Eylemin dışında olmadığımıza inanıyorduk; kişisel bir katkıda bulunmak amacındaydık, belki konuşarak gerçekleştirecektik bunu, öğretmenliğimizin imkânlarından yararlanacak, yazdığımız kitaplarla etkili olmaya çalışacaktık; belki bizimki «eleştiri» açısından daha önemli, ama «yapıcı» bir çaba değildi, gene de o devrin Fransa'sında eleştirinin büyük yararlar sağlayacağını düşünüyorduk.’’
‘’ Bütün tesellimiz, o günlerde kapitalizmin geçirdiği büyük sarsıntı oldu; bunu çöküş devrinin bir başlangıcı sayıyorduk. 1929'da ortalığı kasıp kavuran kriz geçen yıllarla daha da azıtmış, akıllara durgunluk verecek ölçüde yoğunlaşmıştı. Almanya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki işsiz sayısı milyonları aşıyordu; aç insan kitleleri Washington'a yürümüşlerdi; buna karşın trenler ve gemiler dolusu buğday ve kahve denize dökülüyordu; Amerika'nın güney kesiminde pamuk yeniden toprağa gömülüyordu; Hollandalılar ineklerini sürülerle kesip domuzlara yediriyor, Danimarkalılar yüz bin yavru domuzu katlediyorlardı. İflâslar, skandallar, ünlü iş adamlarının intihar haberleri gazete sayfalarını dolduruyordu. Dünyamız bir gün mutlaka temelinden sarsılacaktı.’’
‘’ Çocukluğumdan kalma bir alışkanlık vardı bende, sahte tebessümlerden, hesaplı davranmaktan iğrenirim.’’
‘’ Anneliğe hiçbir zaman karşı çıkmadım; küçük bebeklere ilgi duymadığım bir gerçektir, ama çocukların büyüdükçe daha bir sevimli olduklarına inanır, çoğu zaman beni duygulandırdıklarını da bilirim; kuzenim Jacques ile evlenmek istediğim sırada çocuk yapmayı da aklımdan geçirdim. Şimdi bundan vazgeçiyorsam, tek nedeni mutluluğumun başkaca hiçbir yenilgiye, hiçbir değişikliğe katlanamayacak kadar doludizgin, başıboş ve coşkulu oluşudur.’’
Reklam
Geri140
409 öğeden 401 ile 409 arasındakiler gösteriliyor.