Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.13
.
Bu kitabın gerçek olmasını ve benim de bu hayali psikoterapi seanslarını raporlamak için kullanılan ve sessizce olana bitene eşlik eden kağıtlar olmamı çok isterdim!
.
Nietzsche Ağladığında ; Josef Breuer'in Friedrich Nietzsche'yi "ümitsizlik hastalığı"ndan kurtarmak üzere çıktığı yolculuğu anlatır. Tahmin edersiniz ki bu öyle kolay
Muazzam
Bir ev düşünün, bakıldığında derli toplu görünen, içinde muazzam bir düzen olduğu hissi veren... Sonra yaklaştıkça alırsın kokuyu gariptir, elini kitapların arkasına uzatırsın kitaplıkta ki, arkaya gizlenmiş kağıtlar görürsün, bir parmak toz birikintisi çıkar ardından değdiğin yerde. Sonra bir rüzgar eser işte o an önce gözünü kamaştıran fakat sonra şüpheye düşüren konular aniden gün yüzüne çıkar. Meğer her düzenli görünen yerin ardı pislik doludur kurtçuk doludur. İşte bu kitapta öyle bir evde esas durumu gözler önüne seren bir fırtına... İlk kitaba göre daha sert, daha cesur bir yazım olmuş. Yıllar sonra tarih yazılırken kesinlikle kaynaklık edecek hatta yön verecek eserlerden birisi...
Evlenip bir araya gelmekte ki amaç üzerine düşünmeye sevkedecek bir işleyiş. Karşılıklı beklentiler. Sevgi, saygı, sadakat... Bir kadının gözünden, aslında bir kaç kadının gözünden. Beş tane kadın karakter, kendi aralarında mektuplaşıyor, o dönemin iletişim ağı. Bu mektuplardaki muhabbetin ana odağı evliliklerinde yaşadıkları sorunlar.
EKOLOJİK YAŞAM YOLCULUĞU
Ekolojik Yaşam Yolculuğu
Doğayı seviyorsak "sevme" eyleminin hakkını vermeliyiz. Aklımızla, yüreğimizle, emeğimizle ve irademizle doğayı korumalıyız. Bize düşen sorumluluğun ayrımına varmalıyız.
Kitabı okurken bu sorumluluk duygusunu daha da duyumsadım. "Bir şeyler yapmalıyım!" diye içim içimi kemirdi. Yeni alışkanlıklar
Gün aşırı yağmur yağan, boğucu bir havası olan, bilinmeyen bir Güney Amerika ülkesinin meçhul bir kasabasında geçiyor hikâye…
Ülke genelinde yaşanan kargaşadan sonra yeni bir hükümet geliyor ve onun atadığı teğmen belediye başkanlığı yapmaya başlıyor kasabada… Başlarda hayat durulmuş gibi gözükse de, kasaba halkı hakkındaki dedikoduları içeren kâğıtlar yapıştırılmaya başlanıyor kapılara… Bu dedikodular yüzünden bir de cinayet işleniyor
Belediye Başkanı’nın bu dedikoduları soruştururken aldığı kararlar, yaptıkları eski kargaşa günlerini geri getiriyor.
Güzel, kısa bir eser. Marquez’in büyülü gerçekçiliğinden daha ötede, daha somut olaylar anlatılıyor eserde.
Varoluş: İsyan, Yok oluş: Nisyan
Hasta, yaşlı bir yazar.
Ölüm madencilerinin ayak sesleri kulaklarında. Zaman kötürüm, insanlar silik.
Çekmecelerde, koltuk altlarında sarı yapışkan kağıtlar. İhtiyarın beyninden, ömründen damıttıkları.
Bir bakıcı kadın, bir küçük çocuk, bir ölü eş... Ayna, aynadaki yabancı yüzler, vişneçürüğü berjer
Üç öykü kitabını okuyup kurgu tekniğini ve anlatımını sevdiğim Murat Gülsoy'dan okuduğum ilk roman oldu "Nisyan".
"Nisyan" benim için nisyana uğrar mı uğramaz mı ben de merak ediyorum. Murat Gülsoy Nisyan'da avangart bir işe girişmiş ve sanki "Bakın ben dili çok iyi kullanıyor ve anlatımı bükebiliyorum"u göstermeyi amaçlamış. İyi bir yazar olduğunu düşünüyor olmama rağmen Murat Gülsoy'un bu kitabı bu anlamda bana biraz sentetik geldi.
Kitap, her biri ortalama on satırdan oluşan yaklaşık yüz sayfadan oluşuyor. Kolay lokma değil. Hikâye hazırlop sunulmuyor. Aslında bir hikâye mi sunuluyor yoksa bir psikoz tecrübesine mi şahit oluyoruz buna karar vermek güç. Zor metin severim, farklı tatlardan hoşlanırım diyenler buyursun, okusun ama ben hikâye isterim, olaylar isterim, empati kurabileceğim ya da sövebileceğim karakterler isterim diyenler mutluluğu başka kitaplarda aramalılar.
Homo sapiens (akıllı insan) günümüz evrimlesmesini ulaşmamış ve hala kitap ta anlatılan samoa kabilesindeki kadar bir evrim gecirseydi üstad tuiavi söylediklerine katılıyorum. lakin günümüz evrimlesmesi ve geldiği konum itibariyle papalaginin (göğü delen adam ) yapmış olduğu birçok yenilik ve makineleşme insan hayatında büyük devrimler yaratti, sağlık , eğitim , bilim , teknoloji ,sanayi vb. bircok alandı insan hayatını kurtardı ve büyük katliamları durdu . Ama tüm bunlara rağmen papalaginin geldiği konumda bircok kötü ve yaşamı berbat eden yeniliklerde geldi. İşte üstad tuiavi nin söylediği herşey bir yandanda doğru . İnsanoğlunun gelmiş olduğu karanlık çağ tıpkı kitapta ilkel bir insanın gözündeki gibi ucuz ve aptalca bir zaman trafiğine takıldı. Herşey yuvarlak metal ve ağır kağıtlar için tüm zaman , sevgi , aşk , mutluluk güzel olan herşeyi bu değersiz ama insanoğlunun kendine kutsallastirdigi ve adına para dediği cansız aptal şeyler için heba ediyoruz. Oysa yeryüzü herkesin olmali yeryüzü sahiplenemeyecek kadar özgür bir şey ve aptal insan yeryüzüne sahip olduğunu sanıyor henüz farkında değil aslında yeryüzü ona sahip ! Bu söz edebi bir söz deyil düşünün ; öldüğünuzde nereye gideceksiniz , geldiğimiz yer olan yere yani bize evvelden sahip olanın kucağına . Bir nebze arzu ve bitmek bilmeyen isteklerinizi torpuleyip mutevazi bir yaşam için kendinizi tanıyın
İşte kitabın bende çağrıştırdigi düşünceler bunlar yani özetle bunlar sevgilerle.
