Adlardan nefret ediyorum, kimliklerden... Çünkü ben kendimi kendime ve başkalarına ve her şeye öyle çok veriyorum ki (kendim için kendimden kendiliğimden)
Padişah o günlerde fotoğraf denilen bu yeni icada takmıştı aklını, her şeyin fotoğrafını çektirmek, neredeyse sarayının dışında kalan bütün hayatı, bu fotoğraf denilen sihrin siyah-beyaz şekillerinde görmek istiyordu; insanlarla yüz yüze gelmekten, onlarla konuşmaktan sıkılıyor, hem de bütün insanlardan biraz ürküyordu ama fotoğraf, bütün o insanları onu sıkmayacak ya da korkutmayacak bir biçimde, kâğıtlar halinde önüne getiriyordu ve insanları kâğıttan şekillere dönüştürmek Padişahın müthiş hoşuna gidiyordu. Üstünde insan suretleri olan o kâğıtlara bakıyor, o insanlarla ilgili fikirler serdediyor, görünüşlerine, bakışlarına göre kimine kızıyor, kimini seviyor, sonra sıkılıp onları atarak yeni fotoğraflar, yeni yüzler, yeni şekiller, yeni kâğıtlar istiyordu.
Oyundan kalkmak isterken
Kağıtlar dağıtılmış
Bu hava boşluğunda
Artık her şey satılıkmış
Trafikte akmayan
Hep onun şeridiyken
Söylediği son şarkı
Elveda Zalim Dünya'ymış
- Yeni bir "öğretmen" dizisi çıkarmışlar sağ olsunlar her yerde fragmanı geçiyor.Adı da "Kara Tahta". Bir projeksiyon sorunu mevcut belli ki yer Anadolu. Esas oğlan olan öğretmenimizin adı Atlas! Neden Nurettin değil İsmail değil Mükremin değil hiç anlamam. 🤔 Bir gün havuzlu evin bahçesinde oynarken çocuk : "Babamgiller
Kağıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir kiminde.
Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde gider gelirdi.
Böyle yaşayıp gidiyorduk.