100 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Bugün size sekiz öyküden oluşan #toksikyalnızlıklar kitabı ile geldim .Eğitimci bir yazarımızın kaleminden çıkması ise ayrı bir detay . Önsözdeki Can Yücel şiiri beni benden aldı zaten .Hani şu tanımadığı adamları eve alan şiir bilirsiniz . Yazarımız da tanımadığı adamları yazmış ve onları değiştiremediği için kelimelerine hapsetmis,ortada dolanmasınlar diye . İç dünyamıza harika yolculuklar yapıyoruz her öyküde .Kimimiz doğuştan yalnız,kimimiz terk edilmiş hayatta .Sevdiklerimiz göçüp gitmiş belkide . Kalabalığın arasında yalnız hissediyoruz bazen .Hepimizden bir parça bu öyküler . Yalnızlık ,saf ve temiz aşk ,ölüm ,iç çatışmaları, karasızlıklar ..Hangimiz yaşamadık bunları? Herhangi bir Arif hikayesinde tek karakteri farklı kimliklerde görmek ilginçti . Balıkçı ve Kınalı hikayeleri ise içimi acıtanlar oldu .Bir rüyanın peşinde uzun bir yolculuk yaptık bir diğer hikayede .Ah Kamuran evliliklerin bazı hallerini ne güzel serdin önümüze sen . Bir de Engin'in o saf aşkı yok mu ? harikaydı hepsi . İyi ki okudum dediğim kitaplardan biri oldu benim için . Okuduğunuza asla pişman olmayacağınız tavsiyemdir canlar Kaleminize sağlık Emre Çelik
Toksik Yalnızlıklar
Toksik YalnızlıklarEmre Çelik · Sinada Yayınevi · 20239 okunma
Orhan Veli, zaman zaman, biz Türkçe konuşanlara, "Şimdi ne düşündüğünü anlıyorum. Ama ne söyleyeceğini bilemiyorsun. Ben senin dilinim. Söyle benim şu mısralarımı, açılırsın." diyor.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Orhan Veli giyime kuşama düşkündü, parası olduğunda güzel giysiler yaptırır, güzel kravatlar satın alırdı. Ama ne yazgıdır bu, çok geçmeden parasız kalıverir ve güzelim giysisini satıverirdi. Sattığı yer de hep aynı eskici olurdu, Hergele Meydanı'ndaki bir eskici. [...] Bu giysilerin pantolon paçaları dardı elbet, Orhan'ın beğenisine uygun olarak. Bir gün, gene bir giysisini götürdüğünde, eskici, "Beyim, bir dahaki sefer paçaları bol tut, çünkü satılmıyor dar paçalı olduğu için" demiş.
Sayfa 134Kitabı okudu
Birisi, birisinin bir davranışı, bir olay…ateşböceğinin karanlıktaki ani ışıltısı gibi, şiirleşir ve yine kendisi olur, kendisi olarak sürer gider. Kadıköy iskelesindeki adam, herkesi yolculayan ve Karşı’dan gelen herkesi karşılayan adam, önce şiiri düşündürmüştü bana. Sonra sonra, onun bir hikayesi, bir romanı olduğunu farkettim. .. O’nun varlığını biraz gecikerek sezmiş olmalıyım. Çünkü “herkesi yakalayan ve karşılayan adam”, kalabalığın herhangi bir ögesiydi. Aykırı, göze batıcı hiçbir yönü yoktu. Akşam vakti, vapurdan çıkıyorsunuz; iskelede bir adamın herkesi “mahfiyyet” içinde, mahcup bir gülümseyiş ve küçücük bir baş hareketiyle selamladığını görüyorsunuz. “Sizi” selamladığını anlamıyorsunuz önce. Çevrenize bakıyor, yolculardan herhangi birisinin o adama yaklaşacağını, birlikte Kadıköy çarşısının kalabalığına karışacaklarını düşünüyorsunuz. Hayır, Herkesi Yolculayan ve Karşılayan Adam bütün vapurları bekliyor. Öbür sabah bakıyorsunuz, bütün sabah vapurlarının bütün yolcularını da yolculamaktadır. Bir usta “şiir, yapılır” demiştir ya…sabah/akşam şiir yapıyordu bence. Birkaç yıl boyunca hep gördüm onu. Sonra, kayıplara karıştı. … Hikayesi ve romanı, kendisinde kaldı.
Geri120
204 öğeden 201 ile 204 arasındakiler gösteriliyor.