Bugün "Bölge"de Kişilikli İnsan Yetiştiremeyiz!
Hukuk, adalet, eşitlik ilkelerinin herkes tarafından özümsenmediği bir toplumda, herkesin istediği eğitimi göremediği, ekonomik özgürlüklerin olmadığı, kişilerin geçimlerini sağlayacak bir iş bulamadığı bir ortamda kişilikli insanlardan bahsedilemez. İnsanlar daha iyi imkânlara kavuşmak için, işini kaybetmemek için yetkilerini keyfi kullanan kişilere karşı çıkamaz. Hatta yetkililerin makul isteklerine dahi aşırı hassasiyet gösterecekler, onları memnun etmek için kişiliklerinden; tehlike ihtimallerini bertaraf etmek için istemeden onurlarından, hatta namuslarından taviz vereceklerdir. İstenilen şekilde davranmadığı takdirde işten çıkarılma ihtimalinin ne demek olduğunu ancak bu riskle karşı karşıya kalanlar bilebilir.
Sayfa 354 - AngoraKitabı okuyor
1918’de oradaki 700.000 kişilik nüfusun yalnızca 60.000’i Yahudi idi. Geriye kalanlar, çoğu yarıcılık yapan Arap halktı. Ama Britanya’nın Filistin üzerindeki manda yönetimi hakkından vazgeçtiği 1947’de Yahudilerin sayısı on kattan fazla artarak 650.000’e çıkarken, nüfusu üç kattan az artan Arapların nüfusu 2.000.000 olmuştu. Bu fark, Britanya yönetiminin izin verdiği büyük ölçekli Yahudi göçünü yansıtıyordu. Avrupalı ve Amerikalı hayırseverler, Siyonistlere bol mali kaynak sağlıyordu. Böylelikle topraklarını bilfiil kullanmayan Arap mal sahiplerine cazip fiyatlar teklif edip arazi satın alabiliyorlardı. Siyonistlerin toprak hırsızlığı ve Britanya’nın Arap protestolarını zorla bastırması, 1936-39 Filistin Ayaklanmasını tetikledi. 20.000 Britanya askeriyle birlikte savaşan Siyonist milisler ayaklanmayı bastırdılar. 5.000 kadar Filistinli öldürüldü. Ardından Britanyalılar, gerilimi azaltmak için Yahudi göçünü sınırlamaya çalıştılar. Bu politika 1940’larda onları, kendilerine güvenleri giderek artan Siyonist milislerle silahlı çatışmaya sürükledi. Filistinlilerin yenilgisi, Britanya’nın besleyip büyüttüğü Siyonist hareketin artık kendi başının çaresine bakabilecek güce kavuştuğunu gösteriyordu.
Reklam
«Bana, sen haklısın deyorlar, Hayır hayır, ben çok haklıyım. 1» bilen biliyor. Bu yarışın dışında kalanlar, Adamı sevgi, sevgiyi de adam ediyor.
Sayfa 40 - PdfKitabı okuyor
Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
Geçmişte kalanlar üzerinde düşünmek için fazla zamanım yoktu...
Üst üste binince daha mı karanlık oluyorlar ?
Şeyler, tercihlerimizin bir yansımasıydı. Geri kalanlar ise olasılıkların ve ihtimallerin sonuçlarıydı.
Reklam
Kültür bir şeye cesaret edebilme sorunudur. Okumaya cesaret edebilme, bir görüşe inanmaya cesaret edebilme, görüşlerini açıklayabilme cesaretidir..
Vallahi ölenler mi, kalanlar mı.. Bilmiyorum, kim yasta.
Nerede o bizi Allah'a a davet eden alimler.
O hâlde riyâzet yoluna sülük etmemenin sebebi, îmanım zafiyetidir. İma nin zafiyetinin sebebi de, din yolundan habersiz olup çok hata ve günaha düşmektir. Din yolunun rehberi zâhid âlimlerdir. Bu zamanda ise zahid älim- leri bulmak mümkün değildir. O hålde rehberi olmayan yol boştur, insanlar kendi saådetlerine ulaşmaktan mahrum kalırlar. Ålimler zümresinden din yolunda kalanlar, dünya sevgisiyle bulaşmış ve dünya sevgisi onlara galip ol muştur. Alimler dünyaya talip ve istekli olunca, halkı dünyadan nasıl mene dip âhirete çağırabilirler. Dünya yolu, âhiret yolunun tamamıyla zıddıhır. Zira dünya ile âhiret; doğu ile batı gibidir. Hangisine yaklaşırsan muhakkak öbü ründen uzaklaşırsın
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.