Kolları kömür olmuştu, vücudunda kırıklar vardı evet ama kalbi, o minicik kalbi büyük heyecanla atıyordu. Öleyim de kurtulayım vazgeçişi neydi, bilemiyordu.
Hatta bu kalbi kırıklar depresyonda olduklarını, doktora ve ilaca ihtiyaç duyduklarını zannedebilirler. Oysa hiç alakası yoktur. Sadece kalpleri kırıktır; ezelden beri, insan sevgi denen şu gizemli varlığı keşfettiğinden beri kırılır durur kalpler
Her şeyin bir anlamı var. Uçurumun kenarı sıra cesaretinden yürümüyordun. Sana uzanacak bir el olsun ve korktuğunu hissetsin istiyordun. Hicligi yaşarken hiçlikten nasıl ürktüğünü, uçurumun sana nasıl baktığını...bir kişi olsun anlasın. Yokluktan kaçayım derken varlığı inkâr ediyordun. Oysa görünmez olduğunda bile ardında sesler bırakıyordun. Buruklugun sesi, aşkın sesi, özlemin sesi. O sesleri duyabilen herkes, orada değil de burada olduğunu, aramızda dolaştığını anlıyordu.
Kalbi kırıklar birbirini bu seslerden tanır. Sahi, ruhun izlerini kim silebilir ?
Hak için gönlü kırıklar zümresine dahil olursun. Bunlara, “Münkesiret’ül – Kulub“ tabiri kullanılır. Zikrettiğimiz o değerli insanlar için Allah-ü Teala şöyle buyurur:
- “Benim için kalbi mahzun olanlarla olurum.”
Bu Kudsi bir hadistir.
Aşkta, sevgide adalet olmaz. Muhabbette adaleti gözetmek incitir kalbi yalnızca. Sevgi; nedensizliği, koşulsuzluğu ve izahsızlığıyla var kılar kendini ancak. Bazı kalbi kırıklar ruhsal tekamülün en güzel öğretmenleridir bu yüzden. İnciten deneyimler bazı insanları yanlış yere koyduğumuzu gösterirler. Üstelik koymamız gereken yeni yerleri de bize işaret ederler.
rezil olanlar konvoyunun başı olacağım daha beceremeyenler mahallesinde muhtar
kalbi kırıklar ordusunda general
velhasıl bir şişe daha şarap açsınlar bana
çok işim var!